Peygambere Hakaret ve Modern Ebû Cehillere Karşı...

İSLAM VE İHSAN

Fahr-i Kâinât Efendimizʼi Hazret-i EbûBekir de gördü Ebû Cehil de. Fakat göz, gönle bir gözlük mesâbesindedir ve asıl gören; gönüldür.

Nitekim Hazret-i Ebû Bekir -radıyallâhu anh-, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimizʼe bakınca hayran oldu. Öyle bir muhabbet duydu ki: “Canım, malım, her şeyim Sana fedâ olsun yâ Rasûlâllah!” dedi. Oʼnun yanındayken bile Oʼna hasret kaldı, Oʼnun gül yüzünü seyretmeye doyamadı.

Bunun aksine; kalbi şirk, nefsâniyet ve cehâletle âdeta katranlaşmış olan Ebû Cehil baktığında ise, o Saâdet Güneşi karşısında âmâ kesildi, yalnız kendi kasvet ve sefâletini gördü. Bin bir hakaret, iftirâ, zulüm ve işkenceyle o hakîkat nûrunu söndürmeye çalıştı. Neticede ise -günümüzdeki emsalleri gibi- sadece kendi âkıbetini sonsuz bir azap faslına çevirdi…

ALLAH YOLUNDA AZİM VE GAYRETİMİZİ ARTTIRMALIYIZ

Şâh-ı Nakşibend Hazretleri, Allah yolunda çağlayanlar misâli coşkun olan heyecan, azim ve gayretini daha da kuvvetlendiren bir ibret tablosunu şöyle naklediyor:

“Bir gün yolumda giderken, bir kumarhanenin önünden geçiyordum. İçeride bir topluluğun, çok hırslı bir şekilde kumar oynamakta olduklarını gördüm. Hele içlerinden ikisi, kendilerini oyuna öyle kaptırmışlardı ki hiçbir şeyin farkında değillerdi. Maddî-mânevî bütün güç ve varlıklarıyla kumara dalmışlar, sanki kumarın nefsânî lezzetinden sarhoş olmuş, kendilerinden geçmişlerdi.

Böylece ikisi, aralarında aldılar verdiler. Bir müddet sonra onlardan biri mağlup oldu, ütüldü. Kaybettikçe kaybetti. Varını yoğunu ortaya koydu. Neticede dünyalık olarak nesi varsa, rakibi hepsini elinden aldı. Düşmüş olduğu o perişan hâle rağmen kumarbaz, ısrarla ve büyük bir gayretle oyunu sürdürüyordu. Yenildikçe de hırsı artıyordu. Bir ara, kendisini hep yenen rakibine dedi ki:

«–Bana bak! Malımı ve bütün servetimi değil, bu oyun için başımı bile vereceğimi bilsem, yine de oynamaktan vazgeçmem! Hayatım pahasına da olsa oynayacağım. Öyle ki, benim düştüğüm bu perişan hâle sen düşeceksin!» 

HAK YOLUNU TAKİP ETMEKTEKİ İSTEĞİMİZ

Kumarbazın, kumarda her şeyinden, hattâ canından bile vazgeçebilecek derecedeki ısrar, kararlılık, hırs ve irâde kuvvetini görünce, bana da apayrı bir şevk ve gayret hâli geldi. Bu musîbet tablosundan ibret alarak kendi kendime düşündüm:

Bir kumarbaz, bâtıl bir işte bile her şeyinden vazgeçecek kadar ısrarlı, hırslı ve kararlı davranırken, ben Hak yolunda nasıl bir azim, gayret ve fedakârlık içinde olmalıyım? O günden beri Hak yolunu takip etmekteki azim ve isteğim daha da arttı. Hamd olsun Rabbime, her geçen gün de artmaktadır.” [1]

Görüldüğü üzere o Hak dostu, şâhid olduğu müsbet veya menfî her manzaranın ibret ve hikmet dersini okuyabilecek bir gönül gözüne ve ruh hassâsiyetine sahipti. Demek ki bu kalbî kıvâma ulaşılınca; bir edepsizden bile edep öğrenilebilir, müflis bir kumarbazın hâlinden bile Hakk’a vuslat yolunda elzem olan, azim, sebat ve irâdeye dâir büyük dersler çıkarılabilir.

GAYRET-İ DİNİYYEMİZİN SEVİYESİNİ NASIL KÂFİ GÖREBİLİRİZ!

Hakîkaten çok ibretlidir ki, boş hülyâlar ve gelgeç sevdâlar uğruna nice insan, rahatından, malından, sağlığından, hattâ canından olmayı göze almakta iken; günümüzün Ebû Cehilleri bâtıl dâvâlarını sürdürmek için canhıraş bir gayret ve fedakârlık gösterirken; hak ve hakîkat bir dâvânın mensupları olan bizler, gayret-i dîniyyemizin seviyesini nasıl kâfî görebiliriz? Bu husustaki vicdan muhâsebesinden nasıl yüz aklığıyla çıkabiliriz?.. 

İşte her mü’minin kendi içinde çözmesi gereken bu gibi çetin sualler; büyük bir aşk, vecd ve iştiyakla, gece-gündüz demeden, bezginlik ve yorgunluk nedir bilmeden, Allah yolunda gayret, himmet ve hizmeti zarurî kılmaktadır.

Dipnot: 1) 83. Bkz. Ekrem Sağıroğlu, Şâh-ı Nakşibend, Yasin Yayınevi, İstanbul 2001, sf. 99-100.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, HAK DOSTLARINDAN HİKMETLER - 1, Erkam Yayınları.