Peygamberimiz Nasıl Tokalaşırdı?

Musâfaha ne demek? Peygamber Efendimiz nasıl tokalaşırdı? El öpmek caiz mi? Kadınlarla tokalaşmak caiz mi? İslam’da tokalaşma adabı...

Musâfaha, dilimizdeki kullanımıyla tokalaşmak veya el sıkışmak demektir. Birbirleriyle karşılaşan mü’minlerin önce selâmlaşıp sonra musâfaha yapmaları İslâm’ın tavsiye ettiği güzelliklerdendir. Dolayısıyla tokalaşmak için elini uzatandan yüz çevirmek ve mukâbelede bulunmamak, edebe aykırı bir davranış olarak telâkki edilir.

PEYGAMBERİMİZİN TOKALAŞMA ÂDÂBI

Tokalaşmak, bir hadis-i şerifte selâmlaşmanın ikmâli olarak değerlendirilmiş (Tirmizî, İsti’zân, 31), Resûlullah de kendisine yönelen her bir kimseyle musâfaha etmiş, karşısındaki elini çekmedikçe elini çekmemiş ve yüzünü çevirmedikçe o da çevirmemiştir. (Tirmizî, Kıyâmet, 46)

Fahr-i Kâinât Efendimiz, ayrıca Müslümanları musâfaha yapmaya şu sözleriyle teşvik etmektedir:

“İki Müslüman karşılaştıklarında musâfaha yaparlar da Allah’a hamdeder ve bağışlanmalarını dilerlerse, her ikisi de mağfiret olunur.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 142)

Burada zikredilen mağfiret, kul hakları dışındaki küçük günahları kapsamaktadır. Külfetsiz gibi gözüken bir davranışa böyle bir müjdenin verilmesi, bunun ne kadar ehemmiyetli olduğunu göstermektedir. Aynı şekilde dinimize göre güzel bir söz (İbn-i Hanbel, II, 316) hatta bir tebessüm bile mü’minin sevap hânesine sadaka olarak kaydedilmektedir. (Tirmizî, Birr, 36) Zîra insanlar arasında muhabbet ve dostluklar, bu tür güzel hasletler sâyesinde neşv ü nemâ bulmaktadır.

İslâm’da musâfahadan başka bilhassa uzak yoldan gelen arkadaş ve dostlarla kucaklaşmak (muânaka), duruma göre el ve alından öpmek de câiz olmaktadır. Hz. Ayşe, Resûlullah’ın dışardan Medîne’ye gelen Zeyd bin Hârise’yi (r.a.) karşılayıp boynuna sarıldığını ve kucaklayıp öptüğünü bildirmektedir. (Tirmizî, İsti’zân, 32)

Yine Resûl-i Ekrem Efendimiz Habeşistan’dan dönüp gelen Hz. Ca’fer’i (r.a.) kucaklayarak iki gözünün arasından öpmüştür. (İbn-i Hişâm, III, 414)

Ayrıca İbn-i Ömer’in bildirdiğine göre Peygamber Efendimiz, elini öpmek isteyen sahâbîlere izin vermiştir. (Ebû Dâvûd, Cihâd, 96; Edeb, 148) Nitekim Safvân bin Assâl’ın (r.a.) naklettiği şu hâdise, el öpmenin yerine göre uygun bir davranış olduğunu göstermektedir:

Bir Yahudi diğer bir Yahudi arkadaşına:

– Bizi şu Peygambere götür, dedi. Bunun üzerine arkadaşı:

– Sakın ona Peygamber deme! Eğer böyle dediğini işitirse çok sevinir ve gözünün içi güler, îkâzında bulundu. Sonra Resûlullah’a geldiler ve (Müslümanlarla Yahudiler arasında ortak olan) apaçık dokuz emri sordular. Allah Resûlü onlara şöyle cevap verdi:

“Allâh’a hiçbir şeyi ortak koşmayın, hırsızlık etmeyin, zinâ yapmayın, Allah’ın haram kıldığı cana haksız yere kıymayın, suçsuz bir insanı öldürmesi için devlet adamına götürmeyin, sihirbazlık etmeyin, fâiz yemeyin, iffetli bir kadına zinâ isnâd etmeyin, savaşta cepheden kaçmayın. Bir de, sâdece siz Yahûdilere mahsus olmak üzere, cumartesi yasağını çiğnemeyin!”

Bunun üzerine onlar Resûlullah’ın elini ve ayağını öperek:

– Şehâdet ederiz ki sen gerçek bir Peygambersin, dediler. Resûl-i Ekrem:

“– O hâlde bana tâbî olmanıza mânî olan nedir?” diye sordu. Onlar:

– Dâvûd (a.s.), devamlı olarak zürriyetinden bir Peygamberin bulunması için Rabbi’ne duâ etmişti. Şâyet sana uyacak olursak Yahûdilerin bizi öldürmelerinden korkarız, dediler. (Tirmizî, İsti’zân, 33)

Bu rivâyetler ışığında âlimlerimiz bir kimsenin zühd ve takvâsından, ilim ve şerefinden, dürüstlük ve adaletinden dolayı elinin öpülebileceğini söylemişlerdir. Ancak kişinin zenginliği ve dünyalığı için elinin öpülmesi uygun değildir. (İbn-i Hacer, Fethu’l-Bârî, XI, 57)

KADINLARLA TOKALAŞMAK CAİZ Mİ?

Mahrem olmayan erkeklerle kadınların tokalaşmaları veya birbirlerinin ellerini öpmeleri ise câiz değildir. Nitekim Efendimiz kadınlardan bey’at alırken onlarla musâfahadan özenle kaçınmış (Buhârî, Talâk, 20) ve “Ben kadınlarla tokalaşmam!” buyurmuştur. (İbn-i Mâce, Cihâd, 43) Ancak günümüzde bir kısım yanlış ve yerleşik geleneklere uyan bazı Müslümanların bu husûsta pek titiz davranmadıkları görülmektedir. Hâlbuki Müslümana yaraşan, her husûsta üsve-i hasene olan Fahr-i Kâinât Efendimiz’in sünnetine tâbi olmaktır.

Kaynak: Üsve-i Hasene, Erkam Yayınları

 

İslam ve İhsan

MUSAFAHA YAPMAK (TOKALAŞMAK, EL SIKIŞMAK) İLE İLGİLİ HADİSLER

Musafaha Yapmak (Tokalaşmak, El Sıkışmak) ile İlgili Hadisler

PEYGAMBER EFENDİMİZ’İN HAYATI

Peygamber Efendimiz’in Hayatı

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.