Peygamberimiz Sözünü Neden Üç Defa Tekrar Ederdi?

Peygamberimin önemli konuları veyahut ikazları neden üç defa tekrarlardı? Sahabeler ve HZ. Ayşe bu konuda neler söylemiştir? Peygamberimizin üç defa tekrarladığı ve Allah'ın Cenneti haram kıldığı kişiler kimlerdi? Dr. murat kaya anlatıyor...

Enes (r.a)’in nakline göre Nebiyy-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) bir söz söylediği zaman iyice anlaşılsın diye üç kere tekrâr ederdi. Aynı şekilde bir topluluğun yanına gelip selâm verdiği zaman da üç kere selâm verirdi. (Buhârî, İlim, 30)

İNSANI DİĞER HAYVANLARDAN AYIRAN ÖNEMLİ VASIF

İnsanlara, anlaşılır bir şekilde konuşmak icâb eder. Zira konuşmaktan kasıt anlatmaktır. Konuşmak, insanı diğer hayvanlardan ayıran çok müstesnâ bir vasıftır. Dolayısıyla bu husûsiyeti çok güzel ve yerinde kullanmak gerekir.

Dinleyenler arasında anlayışı kıt olan bulunabilir veya sözün kendisinde kapalı alanlar olabilir. Dolayısıyla mühim sözler üç defa tekrarlanırsa sözdeki kapalı kısımlar aydınlanır, anlayışı kıt olanlar da sözü daha rahat anlamayabilirler.

Sözün üç kere tekrar edilmesi, eğitimde konunun anlaşılmasını, îkâz ve nasihatte ise muhâtabın yanlıştan vazgeçmesini sağlar.

Hz. Âişe (r.a) şöyle buyurur:

“Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in konuşması, herkesin anlayacağı şekilde açık ve net idi.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 18/4839)

“Rasûlullah (s.a.v) sizin yaptığınız gibi çabuk çabuk konuşarak sözlerini arka arkaya sıralamazdı.” (Buhârî, Menâkıb, 23)

Bir gün Rasûlullah (s.a.v):

“–Yalan yeminiyle müslüman bir kişinin hakkını alan kimseye Allah -celle celâlühû- Cennet’i haram eder ve Cehennem’i farz kılar.” buyurmuşlardı.

“–Az bir şey olsa da mı ya Rasûlallah?” diye sordular.

Rasûlullah (s.a.v):

“–Erak ağacından bir çubuk da olsa!” buyurdular ve bu sözlerini üç defa tekrarladılar. (Müslim, Îman, 218; Muvatta’, Akdiye, 11)

İslam ve İhsan

PEYGAMBER EFENDİMİZ’İN KONUŞMA ADABI NASILDI?

Peygamber Efendimiz’in Konuşma Adabı Nasıldı?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.