Peygamberimizden Memurlara Uyarı

Memurlar en çok neye dikkat etmelidir? Peygamber (sav.) Efendimiz’den memurlara ikazlar.

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, bir defasında ashâbını şöyle uyarmıştır:

PEYGAMBERİMİZDEN MEMURLARA UYARI

“Bir işe memur tâyin ettiğimiz kimse, bizden bir iğne veya ondan daha küçük bir şeyi gizlemiş olsa, bu bir hıyânettir, kıyâmet günü onu getirecektir.”

Bunun üzerine, Ensâr’dan bir zât ayağa kalkarak:

“−Ey Allâh’ın Rasûlü! Bana tevdî ettiğin vazifeyi benden geri al!” dedi.

Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“−Sana ne oldu?” diye sordu:

“−Siz’in (az önce) söylediklerinizi işittim!” deyince Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:

“−Ben onu şimdi de tekrar ediyorum: Kimi bir işe memur tâyin edersek az veya çok ne varsa bize getirsin. Ondan kendisine ne verilirse alır, ne yasaklanırsa onu terk eder.” (Müslim, İmâret, 30)

Velhâsıl, en üst seviyedeki idareciden en alt seviyedeki âile reisine kadar herkes, üzerindeki emânetlere riâyet edip mes’ûliyetinin lâyıkı vechile idrâki içinde bulunmalıdır. Bu meyanda talebeye muhâtap muallimlerin veya bir cemaatin önünde yürüyen rehber şahsiyetlerin, sadece bilgi sahibi olmaları kâfî değildir. Onlar da insan hâlet-i rûhiyesine âşinâ, diğergâm, duygu derinliğine ve karşılaşılan meseleleri çözme dirâyetine sahip, ilm-i siyâsete, yani insan idaresinin inceliklerine vâkıf ve hizmetin ehemmiyetini müdrik olmalıdırlar. Her hâlükârda îtidâli muhâfaza edebilmeli, hizmette örnek olmaya çalışmalı, hizmet vecd ve heyecanı taşımalıdırlar. Zira bir rehberin kâbiliyeti, onun mes’ûliyetini yüklendiği kişilerde müşâhede edilir. Altın işleyen ustanın çırakları da altın işçisi olurlar.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, 12 Saadet Damlaları, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

DEVLET MEMURUNUN HEDİYE ALMASI CAİZ MİDİR?

Devlet Memurunun Hediye Alması Caiz midir?

PEYGAMBERİMİZDEN UYARILAR

Peygamberimizden Uyarılar

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.