Peygamberimiz'den Önce Kimseye Verilmeyen Özellikler
Dr. Murat Kaya, Peygamber Efendimiz’den (s.a.v) önce hiç kimseye verilmeyen özellikleri anlatıyor...
Câbir bin Abdullah (r.a)’nın haber verdiğine göre Nebiyy-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır:
“Benden evvel hiç kimseye verilmeyen beş şey bana ihsân edildi:
- Bir aylık yola kadar (düşmanlarımın kalbine) korku salmakla yardım edildim.
- Yeryüzü bana namazgâh ve temizlik vâsıtası kılındı. Onun için ümmetimden birine namaz vakti nerede gelirse hemen oracıkta namazını kılıversin!
- Ganimetler bana helâl kılındı. Hâlbuki benden evvel kimseye helâl edilmemiştir.
- Bana şefâat verildi.
- Benden evvel her nebî, husûsî olarak kendi kavmine gönderilirken ben umûmî olarak bütün insanlığa gönderildim.” (Buhârî, Teyemmüm, 1)
HADİSİN ŞERHİ
Peygamber Efendimiz (s.a.v), tahdîs-i nîmet kabîlinden bildirdikleri bu haberi, son gazveleri olan Tebük Seferi’nde söylemişlerdir. (Kastallânî)
Allah Rasûlü (s.a.v) Efendimiz bütün düşmanlarına karşı Allah’ın yardımına nâil olmuşlardı. Burada bir aylık mesafeden bahsedilmesinin sebebi, o zaman Medine-i Tâhire’leri ile düşmanları arasında hiçbir taraftan bir aylıktan ziyâde mesâfenin mevcut olmaması idi.
Geçmiş peygamberler zamanında ancak havra, kilise gibi ibâdete tahsis edilmiş yerlerde namaz kılınabilirdi. Peygamber Efendimiz (s.a.v) ile ümmetine ise, temiz olmak şartıyla bütün yeryüzü mescid olduğu gibi, temiz olan toprağı da temizleyici ve hadesi izâle edici oldu. Abdest suyu bulamayan kimse hemen toprakla teyemmüm edip, nerede olursa olsun hemen orada namaza durabilir.
Şâir ne güzel söylemiş:
Basmasa mübârek kademin rûy-i zemîne
Pâk itmez idi kimseyi hâk ile teyemmüm!
Geçmiş ümmetlerden kimine cihâd izni verilmemişti, verilenlerin de ganimetlerden istifade etmesine müsâade edilmemişti. Hâlbuki Cenâb-ı Hak ümmet-i Muhammed’e şöyle hitâb buyurmaktadır:
“Artık elde ettiğiniz ganimetten helâl ve hoş olarak yiyin ve Allah’a karşı takvâ sahibi olun! Şüphesiz ki Allah çok mağfiret ve merhamet sâhibidir.” (el-Enfâl, 69)
Şefâatten murâd, Şefâat-i Uzmâ ve şefâat-i hâssadır.
Sadece Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’e âit olan özellikler (hasâis), burada zikredilen beş şeyden ibaret değildir. Diğer rivayetlerde başka şeylerden de bahsedilmektedir. Ebû Saîd Nişâbûrî, Şerefu’l-Mustafâ isimli eserinde, Efendimiz (s.a.v)’in, diğer peygamberlerde olmayan husûsiyetlerini altmışa kadar çıkarmıştır. Bunlardan bir kısmı şöyledir:
Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’e:
- Cevâmiü’l-kelim (az sözle çok mânâlar ifâde etme kâbiliyeti) verilmiştir,
- Nebîler silsilesi, O’nunla sona erdirilmiştir,
- Ümmetinin tuttuğu saflar, meleklerin safına benzer,
- Arş-ı Rahmân’ın altındaki bir hazineden Bakara Sûresi’nin sonundaki âyetler ihsân edilmiştir,
- Önceki ümmetlere verilen ağır cezâlar Ümmet-i Muhammed’e hafifletilmiştir,
- Hatâ ile ve unutarak yapılan günahlar, rahmet-i ilâhiye eseri olarak cezâlandırılmaz,
- Yeryüzünün anahtarları kendilerine verilmiştir ki ümmetinin yeryüzünde tasarruf edeceğine işarettir,
- Ahmed diye isimlendirilmeleri ki dünya ve ukbâda, yerde ve gökte herkes tarafından tanındığını ve övüldüğünü ifâde eder,
- Ümmeti, ümmetlerin en hayırlısı kılınmıştır,
- Kevser verilmiştir,
- Livâü’l-Hamd’in sâhibidir ki Hz. Âdem (a.s) ve ondan beriye bütün peygamberler o sancağın altındadır,
- Allah’ın yardımıyla şeytanı müslüman olmuştur,
- Geçmiş ve gelecek günahları mağfiret edilmiştir.
Allah Rasûlü (s.a.v) Efendimiz’in günahı, olsa olsa terk-i evlâdır yani ümmetine kolaylık göstermek için daha iyi olanı bırakıp iyi olanı yapmasıdır. Yoksa şeriat sahibi olan bir zâttan günahın sâdır olması hatıra gelmez. Önceki peygamberler terk-i evlâdan dolayı itâba dûçâr oldukları (azarlandıkları) halde Nebiyy-i Zîşân’ımız bu sebeple azarlanmamışlardır. (Ahmed Naîm Efendi, Tecrîd-i Sarîh Tercemesi, II, 245-247)
YORUMLAR