Peygamberimize Edep ve Hürmet Göstermenin Fazileti
Âlemlerin Fahr-i Ebedîsi Hazret-i Muhammed Mustafâ -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimize karşı nasıl bir edep ve hürmet içinde olmalıyız? Yunus Emre Hazretleri dizelerinde ne ifade ediyor? Efendimize (s.a.v) olan edebin fazilet ve önemi...
Yunus Emre Hazretleri buyurur:
Ol âlem fahri Muhammed, nebîler serveridir;
Ver salevât aşk ile, ol günahlar eritir…
ALEMLERE RAHMET OLARAK GÖNDERİLDİ
Âlemlerin Fahr-i Ebedîsi Hazret-i Muhammed Mustafâ -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, Cenâb-ı Hakk’ın bütün âlemlere rahmet olarak gönderdiği son peygamberidir.
Allah katındaki yüce kadrini beyan sadedinde, O’nu bizzat Cenâb-ı Hak övmüş,[1] melekleriyle birlikte O’na salât ettiğini haber vermiştir. Biz ümmet-i Muhammed’e de O’na karşı şükran borcumuzun gereği olarak, cân u gönülden salevat getirmemizi ve tam bir teslîmiyetle selâm vermemizi emretmiştir.[2]
EDEPLİ VE HÜRMETKAR OLUN
Yine Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e karşı son derece edepli ve hürmetkâr davranmamızı, Rabbimiz pek çok Kur’ân âyetiyle tâlim buyurmuştur:
“Ey îmân edenler! Allâh’ın ve Rasûl’ünün önüne geçmeyin…” (el-Hucurât, 1)
“Ey îmân edenler! Seslerinizi Peygamber’in sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygamber’e yüksek sesle bağırmayın; yoksa siz farkına varmadan amelleriniz boşa gidiverir.” (el-Hucurât, 2)
“Allâh’ın Elçisi’nin huzûrunda seslerini kısanlar, şüphesiz Allâh’ın kalplerini takvâ ile imtihan ettiği kimselerdir. Onlara mağfiret ve büyük bir mükâfat vardır.” (el-Hucurât, 3)
“(Rasûlüm!) Sana odaların arka tarafından bağıranların çoğu, aklı ermez kimselerdir. Eğer onlar, Sen yanlarına çıkıncaya kadar sabretselerdi, elbette kendileri için daha iyi olurdu…” (el-Hucurât, 4-5)
Âyet-i kerîmelerde bildirilen “Allah ve Rasûl’ünün önüne geçmemek, Peygamber sesinin üstüne ses yükseltmemek” gibi edepler, aynı zamanda Efendimiz’e nasıl tâbî olmamız gerektiğinin de bir telkînidir. Yani bir mü’min, herhangi bir hususta nebevî bir tâlimat varken, bunu göz ardı ederek, kendi görüş ve kanaatini asla ön plâna çıkarmamalıdır. Kendi arzu ve menfaatine uymasa bile, Allah ve Rasûl’ünün emirlerinde dâimâ rahmet, hikmet, bereket ve hayır olduğuna inanıp ona göre hareket etmelidir.
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’i yakından tanıyıp O’na hürmet ve muhabbetle râm olabilmek, bu cihan dershânesinde görmemiz gereken en mühim tahsildir. Bu tahsilden mahrum biri, yani Allah Rasûlü’nü tanımayan bir kimse -isterse binlerce kitap okumuş, zihnine sayısız bilgi depolamış, çantasını diploma tomarlarıyla doldurmuş olsun- yine de câhil demektir.
Unutmayalım ki şanlı tarihimizde Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e muhabbet ve O’nu îman heyecanıyla takip şerefinin sancaktarlığı, aziz milletimize nasîb olmuştu. Peygamber Efendimiz’in ism-i şerîfleri zikredildiğinde elini kalbine götürerek hürmetle salevât-ı şerîfe getirmek; ordusunun her bir ferdine, kendi gücü nisbetinde “küçük bir Muhammed” olabilme idealini telkin sadedinde “Mehmetçik” adını vermek de, bu hakîkatin birer tezâhürüdür. Hamd olsun ki “Mehmetçik” ismini bugün de muhafaza etmekteyiz. Bununla birlikte o ismin temsil ettiği mânevî değerlere lâyık olabilmek için de gayret göstermeliyiz.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş Hocaefendi