Peygamberimize Şükür Secdesi Yaptıran Müjde
Efendimiz’i (s.a.s) son derece sevindirip şükür secdelerine sevk eden müjde nedir?
Bütün mevcûdâta büyük bir lûtuf ve ikram olarak gönderildiği, Cenâb-ı Hak tarafından; “Âlemlere Rahmet”[1] ifâdesiyle îlân edilen Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, insanoğlu için dünyada da âhirette de rahmettir. Dünyada hidâyete vesîle oluşu, âhirette de şefaati ile…
Nitekim Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, bir hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmuşlardır:
“Ben Rasûllerin Efendisi’yim, lâkin övünmek yok! Ben peygamberlerin sonuncusuyum, ancak övünmek yok! İlk şefaat edecek ve şefaati ilk olarak kabûl edilecek olan da benim, ancak (bunları aslâ) övünmek için söylemiyorum.” (Dârimî, Mukaddime, 8)
ŞÜKÜR SECDESİ YAPTIRAN MÜJDE
Sa’d bin Ebî Vakkas -radıyallâhu anh- şöyle anlatır:
“Bir gün Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ile beraber Medîne’ye gitmek üzere Mekke’den yola çıkmıştık. Azverâ denilen yere yaklaştığımızda Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz bineğinden indi. Sonra ellerini kaldırarak bir süre duâ etti, daha sonra secdeye kapandı, uzunca bir süre secdede kaldı. Bunu üç defa tekrarladı. Nihâyetinde şöyle buyurdu:
«Rabbimden dilekte bulundum ve ümmetim için şefaat niyâz ettim. O da ümmetimin üçte birini bana bağışladı. Ben de Rabbime şükretmek için secdeye kapandım.
Sonra tekrar başımı kaldırıp Rabbimden ümmetimi bağışlamasını diledim; O da bana ümmetimin üçte birini daha bağışladı. Ben de bunun üzerine Rabbime şükür secdesine kapandım.
Sonra tekrar başımı kaldırıp Rabbimden ümmetimi diledim; O da bana ümmetimin geri kalan üçte birini bağışladı. Ben de Rabbime şükretmek üzere tekrar secdeye kapandım.»” (Ebû Dâvûd, Cihâd, 162/2775)
Burada Efendimiz’i son derece sevindirip şükür secdelerine sevk eden müjde; ümmetinden büyük günah işleyenlerin, bu günahları sebebiyle cezâ görseler bile, Cehennem’de ebediyyen kalmayacakları ve kendisinin şefaatiyle Cennet’e girecekleri[2], küçük günah işleyenlerin ise belki de hiç cezâ görmeden affedilecek olmalarıydı. Îmandan nasîbi olmayanlarınsa Cennet’e girmesi mevzubahis değildir.
Dipnotlar: [1] el-Enbiyâ, 107. [2] Bkz. Buhârî, Rikāk 51, Tevhîd 36, Tefsîru sûre (17), 5; Müslim, Îmân 322, 326, 327.
Osman Nuri Topbaş, Şebnem Dergisi, Yıl: 2017 Ay: Kasım Sayı: 153