Peygamberimize Tâbî Olmanın 3 Şartı

Şu çalkantılı dünyada ve feryat meydanı mahşerde saâdetimiz için, hayatımızın her safhasında Peygamber Efendimizʼi örnek almamız zarurîdir. “Kişi sevdiğiyle beraberdir.” (Buhârî, Edeb, 96) hadîs-i şerîfi muktezâsınca; aile hayatımızda, iş hayatımızda, insanlarla münâsebetlerimizde, ibadet hayatımızda, dâimâ Hazret-i Peygamberʼle beraberlik gayreti içinde bulunmamız, Oʼna olan sevgimizin en güzel ispatı hükmündedir. Unutmayalım ki, kıyâmetin o zor gününde Efendimizʼle beraber olabilmek, bu dünyada ne kadar Oʼnunla olabildiğimize bağlıdır.

PEYGAMBERİMİZE TÂBÎ OLMAK, GÖNÜL TAHSİLİ İSTER

O’nu nasıl örnek alacağız? Bir kâğıttan okumakla mı? Hayır. Gönül dünyamızda o örneğin tahsîlini yaparak... Cenâb-ı Hak, bu tahsîlin usûlünü Ahzâb Sûresi’nin 21. âyetinde açıkça bildiriyor:

“Andolsun ki, sizden Allâh’a ve âhiret gününe kavuşacağını uman ve Allâh’ı çok zikreden (mü’min)ler için Rasûlullah’ta üsve-i hasene (en mükemmel bir örnek) vardır.”

TAHSİLİN BİRİNCİ ŞARTI

Allâh’a kavuşmayı ummaktır. Huzûr-i ilâhîde hesap vereceğimizi hiçbir zaman unutmayarak devamlı bu şuur ile yaşamamız lâzımdır.

TAHSİLİN İKİNCİ ŞARTI

Âhirete kavuşmayı ummak ve buna kesin bir şekilde inanmaktır. Fânîliği kavramamız ve onun sınırlarını aşmamız lâzımdır. Bunu Hazret-i Mevlânâ ne güzel ifâde eder:

“Dünya hayâtı bir rüyadan ibârettir. Dünyada servet sahibi olmak, rüyada define bulmaya benzer. Dünya malı, nesilden nesile aktarılarak dünyada kalır.”

Bu bakımdan bir imtihan dünyası içinde olduğumuzun farkında olmamız zarûrîdir. Bu şekilde nefsânî arzuları bertaraf ederek gönlümüzü sonsuzluk seyyâhı eylemeliyiz. Öyle bir kıvam kazanmalıyız ki, âhiret bizim için kavuşma meydanı hâline gelmeli. İşte bunun tahsili için de Efendimiz’in üsve-i hasene, yani örnek şahsiyetinden hisse almak şarttır. O zaman Cenâb-ı Hak, bize cenneti vaad ediyor ve Cemâl’ine kavuşmayı ihsân edeceğini beyan buyuruyor.

TAHSİLİN ÜÇÜNCÜ ŞARTI

Allah Teâlâ’yı çokça zikretmektir. Kalbin Cenâb-ı Hak’la devamlı beraber olması gerekir. Ne kadar beraberlik? Bunun cevabı diğer bir âyette; “ayaktayken, otururken, yanları üzerindeyken” şeklinde veriliyor. (Âl-i İmrân, 191) Yani devamlı bir beraberlik… Devamlı olarak ilâhî kameranın altında olduğumuzu hissedebilmek... Rabbimiz bize şah damarımızdan daha yakın. Ya biz O’na ne kadar yakınız? İşte bu yakınlığı temin edebilmek için Efendimiz’i örnek almamız îcâb eder.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlakından, Erkam Yayınları.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.