Peygamberimizin Büyük Mücadelesi

Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'in İslâm'ı yaşayarak başkalarına tebliğ etme yolunda verdiği büyük mücadele.

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillahirrahmanirrahim. “(Ey Habibim!) Bu yeni Kitab’a inanmazlarsa (ve bu yüzden helâk olurlarsa) arkalarından üzüntüyle neredeyse kendini harap edeceksin.” (Kehf, 6)

Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz buyurdular:

“…Ben dünyanın, sizden önceki milletlerin önüne nasıl serildiyse, bütün câzibesiyle sizin önünüze de serilmesinden; onlar daha fazla dünyalık kazanmak için birbiriyle nasıl yarıştılarsa, sizin de birbirinizle yarışmanızdan ve dünya onları nasıl helâk ettiyse, sizi de helâk etmesinden korkuyorum.” (Buhârî, Cizye 1, Meğâzî 12, Rikak 7; Müslim, Zühd 6; Tirmizî, Kıyâmet 28; İbni Mâce, Fiten 18; Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 137)

PEYGAMBERİMİZ İSLAM'I YAŞAYARAK TEBLİĞ ETTİ

Gerçek mü'min her gününü son gün her saatini son saat ve hatta her nefesini son nefesmiş gibi telakkî ederek onu Rabbinin rızâsı istikâmetinde en iyi bir şekilde değerlendirme şuuru ve uyanıklığı içersinde bulunur. Allâh Teâlâ'nın beşeriyete en büyük ikrâmı olan İslâm'ı yaşayarak başkalarına tebliğ etme yolunda durup dinlenmeden çalışır. Onun bu hususta yegâne rehberi Sevgili Peygamberimiz Muhammed Mustafâ (sav)'dir.

Fahr-i Kâinât Efendimiz vahyin ilk geldiği sıralarda bir gün biraz istirahat etmek için mütevâzî hasırının üzerine uzanmışlardı. Az sonra acele ile yerinden kalktılar. Bu ânî ve heyecanlı kalkışından meraklanan Hz. Hatice vâlidemiz:

-Niçin dinlenmeden hemen kalktınız? diye sordu. Allah Rasûlü (s.a.v.) de şöyle buyurdular:

-Artık dinlenme vakti geçti! Zirâ Rabbim bana:

“Ey bürünüp sarınan (Resûlüm)!. Kalk, ve (insanları) uyar. Sadece Rabbini büyük tanı. Kötü şeyleri terk et. Yaptığın iyiliği çok görerek başa kakma.” (Müddessir, 1-5) diye emir buyurdu.

Rabinden bu emirleri alan Âlemlere Rahmet Efendimiz artık hayatının sonuna kadar gece gündüz durup dinlenmeden ve bütün çilelere göğüs gererek insanları Hakk'a çağırmaya devâm etmiştir. (Prof. Dr. Ömer Çelik, Altınoluk Dergisi 2002-Ağustos)

İslam ve İhsan

PEYGAMBERİMİZİN ÜMMETİNE OLAN DÜŞKÜNLÜĞÜ

Peygamberimizin Ümmetine Olan Düşkünlüğü

HZ. MUHAMMED (S.A.V.) KİMDİR?

Hz. Muhammed (s.a.v.) Kimdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.