Peygamberimizin Çocukluk ve Gençlik Döneminin Tahlili
Cenab-ı Hak, Habîbi’ni câhiliyenin her türlü kötülük ve çirkinliğinden muhâfaza ederek hayat sayfasına en ufak bir leke dahî kondurmamış ve mekârim-i ahlâkın kemâlini O’nda tecellî ettirmiştir.
Allâh Teâlâ âlemlere rahmet olarak göndereceği Habîbini, insanlık takviminin ilk yaprağından itibâren, en asîl ve en temiz soylardan süzerek varlık âlemine getirmiştir. Bu müstesnâ nesebi, diğerlerinden pek çok cihetle üstün kılarak Habîbinin bütün ecdâdını kendi zamanlarının hürmete şâyân şahsiyetleri kılmıştır. Şâir bunu ne güzel ifâde eder:
Gül olanın aslı güldür
Peygamber’in nesli güldür…
İlk insan ve ilk peygamber Hazret-i Âdem’den itibâren bütün Peygamberlerden, O’na îmân edip zuhûrunu müjdelemeleri husûsunda mîsâk alınmış ve geleceğini haber veren pek çok hâdise vukû bulmuştur. Böylece Allâh Teâlâ, beşeriyete lutfedeceği azîz Peygamberini bütün alâmetleriyle insanlığa tanıtmış, akl-ı selîm sâhibi kullarının O’na îmân etmelerini kolaylaştırmıştır.
PEYGAMBERİMİZ TERBİYESİNİ KİMDEN ALDI?
O’nu, anne babasından öksüz ve yetim bırakmak sûretiyle terbiyesini kendi yed-i kudretine almış ve en güzel bir şekilde terbiye etmiştir. Zayıflık ve acziyetin büyüğünü O’na tattırarak, istikbâlde kendisine emânet edilecek insanlara karşı şefkat, merhamet ve yardım husûsunda zirve noktaya yükselmesini murâd etmiştir.
Habîbi’ni Câhiliye’nin her türlü kötülük ve çirkinliğinden muhâfaza ederek hayat sayfasına en ufak bir leke dahî kondurmamış ve mekârim-i ahlâkın kemâlini O’nda tecellî ettirmiştir.
VAHİY VE PEYGAMBERLİK
İnsanlar O’nu sıdk, emânet, ihlâs, merhamet, infak, istiğnâ, ahde vefâ gibi ahlâkî vasıflarıyla; zekâ, fetânet gibi üstünlükleriyle tanımış, her türlü işlerinde O’na güvenmişlerdir. Allâh Teâlâ, iyi ve güzel olan her şeyi, bütün üstün meziyetleri O’nda cemetmiştir. Düşmanları dahî O’nun güzel ahlâkını inkâr edememişlerdir. Hattâ vahiy ve Peygamberlik gelmeden önce O’na el-Emîn ismini kendileri vermişlerdi.
Efendimiz’in Kâbe’deki hakemliği de, O’nun Kureyş ileri gelenleri arasında sâhip olduğu müstesnâ mevkîyi bâriz bir şekilde ortaya koymaktadır. Resûlullâh konuştuğunda sözünün doğruluğundan, kendisiyle birlikte bir iş yapıldığında ahlâkının güzelliğinden, yardım istendiğinde ve O’na îtimâd edildiğinde samîmiyetinin yüceliğinden aslâ şüphe etmiyorlardı.
Allâh Teâlâ O’nu karakter itibârıyla da en mükemmel bir insan olarak yaratmış ve yaşatmıştır. Zîrâ O, bütün insanlar için en güzel bir örnek olacak ve onları hidâyet yoluna sevk edecekti. İnsanlar ise makam ve mevkîden daha ziyâde karaktere hayran ve meftûn olurlar. Dâhîleri takdîr ederler fakat, sâdece yüksek karakter sâhibi insanları tâkib ederler.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hz. Muhammed Mustafa 1, Erkam Yayınları