Peygamberimizin Dış Görünüşü Nasıldı?

SORULARLA İSLAM

Peygamber (sav.) Efendimiz'in yüzü ve dış görünüşü nasıldı? Peygamberimiz (sav.) nasıl konuşurdu? Abdullah Sert Hocaefendi, Şifa-i Şerif eserinden Peygamberimizin (sav.) dış görünüşünü (hilyesini) ve konuşma tarzını okuyor.

PEYGAMBER EFENDİMİZ’İN DIŞ GÖRÜNÜŞÜ (HİLYESİ)

Hz. Ali’nin oğlu Hz. Hasan şöyle diyor:

Peygamber Efendimiz’i çok iyi anlatanlardan biri olan dayım Hind ibni Ebî Hâle’den (v. 36/656) Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin özel[1]liklerinden (hilyesinden) öğrenebileceğim kadarını bana anlatmasını istedim.

 O da şunları söyledi:

Peygamber Efendimiz irice yapılı ve heybetliydi.

Yüzü ayın on dördü gibi parlardı.

Uzuna yakın orta boylu, büyükçe başlı, saçları hafif dalgalıydı.

Saçı kendiliğinden ikiye ayrılırsa onu ortadan ikiye ayırır, yoksa kendi hâline bırakırdı.

Saçı uzadığı zaman kulak memesini geçerdi.

Rengi nûrânî beyaz, alnı açık, kaşları hilâl gibi ince ve gürdü; çatık kaşlı değildi.

İki kaşı arasında bir damar vardı, öfkelendiği zaman kabarırdı.

Burnu ince, hafifçe kavisliydi. Burnunun üzerinde bir nûr yükselirdi.

Ona tekrar dönüp bakmayan kimse, burnunun yüksek olduğunu zanne[1]derdi.

Sakalı sık ve gürdü.

Gözleri siyah, yanakları düzdü.

Ağzı geniş, dişleri bembeyaz, ön dişlerinin arası seyrek ve pek hoştu.

Göğsünden göbeğine kadar ince bir çizgi hâlinde uzayan tüyler vardı.

Boynu, gümüş gibi berraktı.

Bütün organları birbiriyle uyumlu, eti sıkı, ne zayıf ne de şişman, göğsü ile karnı bir hizadaydı.

Göğsü ile iki omuzunun arası genişçe, mafsalları kalıncaydı.

Soyunduğu zaman bedeni nûr gibi parlardı.

Göğüs çukurundan göbeğine kadar ince bir tüy şeridi uzanırdı.

Memelerinde ve karnında kıl yoktu. Kolları, omuzları ve göğsünün üst tarafında pek çok kıl vardı.

Bilekleri uzun, avucu genişti.

El ve ayakları etlice, parmakları uzunca ve oldukça ölçülüydü.

Ayaklarının altı hafifçe çukur, üstü ise son derece düzgün ve pürüz[1]süzdü; ayaklarına su dökülse, üzerinde bir damlası kalmazdı.

Ayaklarını yerden hızlıca kaldırır, yere sert şekilde basmazdı.

Geniş ve hızlı adımlarla, meyilli bir yerden iniyormuş gibi sâkin ve vakarlı yürürdü.

Bir tarafa döndüğünde bütün vücûduyla dönerdi.

Bakışlarını yere indirir, gökten çok yere bakar ve çoğunlukla göz ucuyla süzerdi.

Arkadaşlarıyla yürürken onları öne geçirir, kendileri arkadan yürürlerdi.

Yolda karşılaştığı kimselere önce o selâm verirdi.” (. İbni Sa’d, et-Tabakãtü’l-kübrâ, I, 422; Taberânî, el-Mu‘cemü’l-kebîr (Selefî), XXII, 155-156, nr. 414; Beyhakī, Şu‘abü’l-îmân (nşr Zağlûl), II, 154-155; Heysemî, Mecma‘ü’z-zevâid, VIII, 273-274)

Kaynak: Kadı İyaz, Şifa-i Şerif