Peygamberimizin Doğruluğu ve Güvenilirliği ile İlgili Örnekler
Hz. Muhammed’e (sav.) doğruluğu ve güvenilirliği nedeniyle ne denilmiştir? Peygamber (sav.) Efendimiz’in doğruluğu ve güvenilirliği ile ilgili örneklerden bazıları şunlardır...
Peygamberimiz (sav.), doğruluk ve dürüstlüğün en güzel örneği idi. O, çocukluğundan itibaren doğruluktan ayrılmamış, hiç yalan söylememiştir. Peygamberliğinden önceki gençlik döneminde doğruluğu ve güvenilir kişiliğinden dolayı kendisine, “Muhammedü’l-Emîn” yani, “Güvenilir Muhammed” denilirdi. Düşmanları bile onun doğruluğunu kabul etmiş, kendisine yalancı diyememişlerdi.
PEYGAMBERİMİZİN DOĞRULUĞU VE GÜVENİLİRLİĞİNE DAİR ÖRNEKLER
Peygamberimizin (sav.) en büyük düşmanı Ebû Cehil, “Muhammed! Biz seni yalanlamıyoruz, sen bizim kanaatimize göre doğrusun. Biz ancak senin getirdiğini yalanlıyoruz.” demiş, bu söz Peygamberimizi (sav.) üzmüştü. Bunun üzerine “Onların söylediklerinin seni üzdüğünü elbette biliyoruz. Aslında onlar seni yalanlamıyorlar, fakat o zalimler, açıktan açığa Allah’ın ayetlerini inkâr ediyorlar.” (6/En’âm, 33.) ayeti inmiştir.
***
Kureyş’in ileri gelenlerinden Hâris b. Âmir de şöyle demiştir.
“Ey Muhammed, vallahi sen bize hiç yalan söylemedin, fakat biz sana uyarsak yerimizden olacağız, bundan dolayı iman etmiyoruz.” (Ruhu’l-Mânî, VII, 136.)
***
Ebû Süfyân Müslüman olmadan önce ticaret amacıyla Şam’a gittiği zaman Bizans İmparatoru onu kabul etmiş ve Peygamberimizle (sav.) ilgili kendisine bazı sorular sormuştu. Bu sorulardan birisi de şöyle idi:
—Peygamberlik iddiasında bulunan bu zatın, daha önce hiç yalan söylediğini duydunuz mu? Ebû Süfyân,
—Asla, yalan söylediğini hiç duymadık, diye cevap vermiştir. Bunun üzerine İmparator,
—Size peygamberlik iddiasında bulunan bu zatın evvelce hiç yalan söyleyip söylemediğini sordum. Onun hiç yalan söylemediğini ifade ettiniz. Şayet bu zat Allah hakkında yalan söylemiş olsa daha evvel insanlara yalan söylemesi gerekirdi, demiş (Buhârî, “Bed’ul-Vahy”, 1.) ve Peygamberimizin (sav.) doğruluğu sebebiyle gerçekten peygamber olduğunu ifade etmiştir.
***
Peygamber olduğu zaman Mekke’de halkını İslam’a davet için toplamıştı. Safa tepesine çıkarak orada toplananlara, “Ey Kureyş halkı! Size bu dağın arkasından bir düşman ordusunun geldiğini söylesem bana inanır mısınız?” dedi. Orada bulunanlar,
—Hepimiz inanırız, çünkü sen ömründe yalan söylemedin, diye cevap verdiler. Bu topluluğun içinde Peygamberimizin (sav.) en azılı düşmanları da vardı. Onlar da Peygamberimizin (sav.) doğruluğunu itiraf etmişlerdi.
Peygamberimiz (sav.), kendisi doğru sözlü olduğu gibi, bizim de doğru olmamızı ve yalancılıktan sakınmamızı istemiş ve şöyle buyurmuştur: “Doğruluktan ayrılmayın. Zira doğruluk iyilikle beraberdir. Doğru ve iyi olanlar cennettedirler. Yalandan kaçının, çünkü yalan kötülükle beraberdir. Yalan söyleyen ve kötülük edenler de cehennemdedirler.” (et-Tergîb ve’t-terhîb, IV, 370.)
***
O, yalandan hiç hoşlanmaz, yalancıları sevmezdi. Peygamberimiz (sav.) çocukları kandırmak için yalan söylenmesini de iyi karşılamamıştır.
Abdullâh b. Amr diyor ki:
Peygamberimiz (sav.) bir gün evimizde bulunduğu bir sırada annem bana,
—Gel sana bir şey vereceğim, diye çağırdı. Peygamberimiz (sav.) anneme,
—Çocuğa ne vermek istedin, diye sorunca annem,
—Hurma vereceğim, diye cevap verdi. Bunun üzerine Peygamberimiz (sav.),
—Eğer onu aldatıp bir şey vermeseydin, sana bir yalan günahı yazılırdı, (Ebû Dâvûd, “Edeb”, 88.) buyurdu.
***
Peygamberimiz (sav.) bir şey hakkında söz verdi mi, verdiği sözde mutlaka durur, gereğini yerine getirirdi.
Hudeybiye barış antlaşmasının hükümlerinden birisi de, Mekkelilerden biri Müslümanlara sığınırsa, Müslüman bile olsa, geri verilecek, fakat Müslümanlardan Mekkelilere sığınan olursa geri verilmeyecekti.
Müslümanlar için çok ağır olan bu antlaşmanın yazılması henüz bitmişti ki Mekkeliler adına antlaşmayı imza edecek olan Süheyl’in Müslüman olan oğlu Ebû Cendel (ra.) bir yolunu bulup kaçmış ve ayağındaki zinciri sürüyerek çıka gelmişti. Bu antlaşmaya göre Ebû Cendel’i iade etmek gerekiyordu. Müslümanlar bundan büyük üzüntü duymuşlar ve Ebû Cendel’i (ra.) iade etmek istememişlerdi. Peygamberimiz (sav.) Ebû Cendel’e dönerek,
—Ey Ebû Cendel, sabret, biz verdiğimiz sözden dönmeyiz. Yakında Cenab-ı Hak sana kurtuluş yolunu açacaktır, diye teselli etti (Buhârî, “Şurût”, 25, İbn Hişam, III, 318.) ve henüz imza edilmemiş olmasına rağmen sözlü olarak kararlaştırılmış bulunan antlaşmaya uyacağının işaretini vermişti.
***
O, kurtuluşun doğrulukta olduğunu bildirmiş, doğruların kıyamet gününde peygamberlerle beraber olacağını haber vermiştir.
Peygamberimize (sav.), insanların hayırlısı kimdir, diye soruldu. Peygamberimiz (sav.),
—Her temiz kalpli ve doğru sözlü olanlardır, (İbn Mâce, “Zühd”, 24.) buyurdu.
Kaynak: İslam İlmihali, Diyanet
YORUMLAR