Peygamberimizin Edebi, Nezaketi ve Güzel Ahlakı
Peygamber (s.a.v.) Efendimizin edebi, nezâketi ve güzel ahlâkı nasıldı?
Allah Resûlü (s.a.v) gençlik yıllarında bile câhiliye devrinin kötülüklerinden uzak durmuştur. O, peygamber olmadan önce de şahsiyet ve insanlık yönünden kavminin en şereflisi, ahlâk bakımından en güzeli idi. Öyle ki Cenâb-ı Hak bütün iyi haslet ve meziyetleri O’nda topladığı için kavmi kendisine “el-Emîn” vasfını lâyık görmüştü.[1] “Emîn” artık onun ikinci ismi olmuş, hattâ asıl ismini geçmişti.
Hz. Hatîce vâlidemiz (r.a), Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in güzel ahlâkını şöyle hulâsa eder:
“‒Allâh’a yemin ederim ki Allâhu Zü’l-Celâl hiç bir vakit seni utandırmaz (mahzûn etmez). Çünkü sen akrabâna bakarsın, işini görmekten âciz olanların ağırlığını yüklenirsin, fakîre verir, kimsenin kazandıramayacağını kazandırırsın, misâfiri ağırlarsın, Hak yolunda zuhûr eden hâdiselerde ve mühim meselelerde insanlara yardım edersin!” (Buhârî, Bed’ü’l-Vahy, 1)
Peygamber Efendimiz (s.a.v), âilesine, akrabalarına ve diğer insanlara karşı son derece nâzik ve vefâkâr davranırdı. Her zaman akıllıca ve firâsetle hareket ederdi.
Resûlullah (s.a.v) gençliğinde kâinâta ve hâdiselere ibretle bakmayı ve derin derin tefekkür etmeyi severdi. Bunun için zaman zaman yalnız kalır ve tefekküre dalardı.
Dipnot:
[1] İbn-i Hişâm, I, 191; İbn-i Sa’d, I, 121.
Kaynak: Dr. Murat Kaya, Siyer-i Nebi.