Peygamberimizin En Yakın Dostu!
Mahmud Sâmi Ramazanoğlu Hazretleri'nin, Altınoluk Dergisi'nde yayımlanan yazısı "dostluk" konusuna değiniyor
Rasûlullah (s.a.v.) hazretleri Amr bin Âs’ı Zatü’s-selâsil nâm gazâya ordunun emiri olarak göndermişti. Amr bin Âs der ki:
Gazay-i mezkûrden avdetimizde ben Rasûlullah (s.a.v.) hazretlerinin huzûruna varıp:
- “Ya Rasûlallah! Bütün nâs içinde en ziyade kimi seversiniz!” dedim. Buna cevâben Rasûlullah (s.a.v.) hazretleri:
- “Âişe’yi severim” dedi.
Tekrar ben:
- "Ya Rasûlallah! Erkeklerden en çok sevdiğiniz kimdir?", dedim. Rasûlullah (s.a.v.) hazretleri:
- “Onun pederidir” buyurdu. Yani Hz. Âişe’nin pederi Ebû Bekir’i severim demek istedi. Tekrar ben:
- Ebû Bekir’den sonra kimi seversin, dedim.
- “Ömer ibni Hattab’ı” buyurdular.
Böyle bir kaç kişiyi daha saydı sonra ben de sükût ettim." Yani Amr bin Âs kendisi o seferde Ebû Bekir ve Ömer hazerâtı da içinde bulunan askerler üzerine emir ta’yîn olduğundan nâs içinde Rasûlullah (s.a.v.) hazretlerinin en sevdiği kendisi olduğunu zannetmiş idi. Halbuki öyle değil imiş.
EBÛ BEKİR (R.A.) ASLÂ BÜYÜKLENMEZDİ
İbn-i Ömer (r.a.) der ki:
Rasûlullah (s.a.v.) hazretleri: “Kim kibir ve azametinden dolayı esvabını yerlere sürüklerse Allah Teâlâ hazretleri yevm-i kıyamette o kimseye nazar-ı rahmetle bakmaz”, buyurdu.
Sonra Ebû Bekir (r.a.):
- "Ya Rasûlallah! Benim esvabımın bir tarafını ben dikkat etmeyip de toplamasam yerlere sürünüp düşüyor, nasıl edeyim", dedi.
Rasûlullah (s.a.v.) hazretleri Ebû Bekir’e cevâben:
- “Sen onu kibir ve azametinden ve huyelâdan yapmıyorsun” buyurdu.
Sen öyle mütekebbirînden değilsin. Bu kelâmın sana şumûlü yok, demek istedi.
PEYGAMBERİMİZİN EN SEVGİLİ DOSTU
Hz. Ebû Bekir (r.a) fıtraten halîm, selim, son derece refîk ve şefîk idi. Bununla beraber vazife ve mes’ûliyet işlerinde zerre kadar müsamaha göstermezdi. Onun rıfk ve mülâyemeti, şahsî muâmelâtına ait idi. Din ve millet işlerinde en küçük bir tereddüdü, en basit müsamaha ile göz yumduğu görülmezdi. Ve fakat kusurlarını i’zâm etmez onlara kusurları derecesinde muamele gösterirdi.
Mücrimleri takip ve te’dip hususunda zerre kadar ihmal göstermemekle beraber siyasî mücrimleri icâbına göre muamele ve afvederdi.
Ehl-i zimmetin hukukunu, emniyet ve masûniyetini gözetirdi. Gayr-i müslimlerin hiç mâbed ve kilisesini yıktırmazdı. Ve onları çanlarını çalmaktan, âyinlerini yapmaktan men etmezdi.
Hz. Ebû Bekir (r.a.) Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) hazretlerinin en sevgili dostu esrâr-ı nübüvvetin en samîmî mahremi idi. Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz hep yaptığı işleri Ebû Bekir Sıddîk ile birlikte yapardı.
Rasûlullah (s.a.v.) hazretlerinin Ebû Bekir (r.a.)’e muhabbeti başka bir neş’e ile tecelli ediyordu.
İrtihal buyuracağı sırada Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz şu sözleri buyurmuştu:
- “Dostluğu, yardımı itibariyle kendisine en çok minnettâr olduğum arkadaşım Ebû Bekir’dir. Rabbimden başka bir halîl ittihaz edecek olsam yine Ebû Bekir’i ittihaz ederdim. Onunla benim aramda İslâmiyet kardeşliği ve meveddeti vardır. Mescidin bütün kapıları kapansın, yalnız Ebû Bekir’in kapısı açık kalsın.”
Kaynak: Ramazanoğlu Mahmud Sâmi, Hz. Ebû Bekir Sıddık, s. 63-131
YORUMLAR