Peygamberimizin Ev Hali Nasıldı?
Peygamberimizin (sav.) ev hâli nasıldı? Abdullah Sert Hocaefendi, Şifa-i Şerif eserinden Efendimiz’in (sav.) ev hâlini okuyor.
EFENDİMİZ’İN EVİNDEKİ HÂLİ
Hz. Hüseyin şöyle dedi: Babama, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin evine nasıl girdiğini sordum. Şunları söyledi:
Allah Teâlâ, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’e, özel işleri için, arzu ettiği eşinin yanına istediği zaman girmesine izin vermişti. Bu sebeple o evine girdiği zaman vaktini üçe taksim ederdi. Üçte birini Allah’a ibâdet ve tâate ayırır, üçte birinde eşleriyle meşgul olup evinin ihtiyaçlarını temin eder, üçte birinde de dinlenip şahsî işlerini görürdü.
Onlarla konuşmak, beraber olmak, yanlarında öğle uykusuna yatmak gibi ihtiyaçları için arzu ettiği eşinin yanına istediği zaman gidebileceğine dâir Allah Teâlâ ona genel izin vermişti. Onun, başkaları gibi, eşleri arasında taksime riayet etme mecbûriyeti yoktu.
Kendisine ait olan zamanı da diğer insanlarla paylaşırdı. Bu saatlerde yanına çok yakın arkadaşları girer, onlar da öğrendikleri bilgileri orada olmayan kimselere anlatırlar, böylece Allah’ın Elçisi ilmini kimseden esirgememiş olurdu.
Resûl-i Ekrem’in sallallahu aleyhi ve sellem bir âdeti de ümmeti için ayırdığı zamanda, mânevî bakımdan üstün mertebedeki ashâbını huzûruna kabul etmek ve dindeki üstünlükleri nisbetinde onlara zaman ayırmaktı.[1]
Onların da kiminin bir, kiminin iki, kiminin daha fazla görüşecek meselesi olur, o da kendileriyle meşgul olur, hem kendilerinin hem de ümmet-i Muhammed’in dünya ve âhirette işlerine yarayacak bilgileri onlara öğretirdi. Sonra da şöyle buyururdu:
“Burada olanlar, benden duyduklarını burada bulunmayanlara iletsinler. İhtiyacını bana anlatamayanların derdini öğrenip bana söyleyiniz. Sıkıntısını yöneticilere anlatamayan kimselerin derdini öğrenip ilgili makamlara kim iletirse, Allah o kimsenin ayaklarını kıyâmet gününde Sırat üzerinde kaydırmaz.”
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin huzûrunda sadece dinin öğretimi ve ümmet-i Muhammed’in işi konuşulurdu. O hiç kimsenin bunların dışında faydasız bir şey konuşmasına râzı olmazdı.
Hadis râvilerinden Süfyân ibni Vekî’in (v. 247/861) rivâyetine göre Hz. Ali şöyle demiştir:
“Ashâb-ı kirâm onun huzûruna ilim öğrenmek için girer, ilmin tadını almış olarak çıkıp gider, her biri Kitap ve Sünnet’i öğrenmiş olarak oradan ayrılırlardı.”
Dipnot:
[1] Ashâb-ı kirâmına, asâletlerine veya zenginliklerine göre değil, “Allah katında en değerliniz en müttaki olanınızdır.” (Hucurât 49/13) âyetinin ortaya koyduğu ölçüye göre değer verirdi.
Kaynak: Kadı İyaz, Şifa-i Şerif
YORUMLAR