Peygamberimizin Fitneye Karşı Tutumu

İki Müslüman karşı karşıya geldiğinde nasıl davranmalı? İki Müslüman savaşırsa ne olur? Bununla ilgili hadisler ve ayetler nelerdir? Fitne zamanında ne yapmalıyız? Eğer iki mümin toplumu karşı karşıya gelirse ne yapmalıyız? Dr. Murat Kaya anlatıyor...

Ebû Bekre (r.a) şöyle buyurur:

Rasûlullâh (s.a.v) Efendimiz’den işittim, «İki müslüman kılıçlarıyla karşılaştıkları zaman kâtil de maktûl de Cehennem’dedir.» buyuruyorlardı.

«‒Yâ Rasûlallâh, kâtil tamam, peki öldürülen niçin Cehennem’e girer?» diye sordum.

«‒O da arkadaşını öldürmeye hırslıydı da ondan!» buyurdular.” (Buhârî, Îmân, 22)

BU HADİSTEN NE ANLAMALIYIZ?

“Cehennem’dedir” ifadesi, bu cezaya müstahak olur demektir. Yoksa aff-ı ilâhî yetişip kurtulmak da mümkündür. Bu ifâdeden, Cehennem’de ebedî kalma mânâsı ise hiç anlaşılmamalıdır. Hadîs-i şerifte, her iki tarafa müslim denilmesinde de buna işaret vardır.

Burada, savaşı şer’ân mâzur gösterecek bir tevil olmadan yapılan savaştan bahsediliyor. Savaşa katılan ashâb-ı kiramın her iki tarafta olanlarının Cennet ehli olması da buna delildir. Çünkü onlar ictihadla ve dîni ıslah için çarpışmışlardı. Nitekim Hucûrât sûresinin 9. âyetinde de, haddi aşarak saldıran tarafa, hak üzere olan hasımları gibi, mü’min denilmiştir:

FİTNEYLE İLGİLİ AYETLER

“Eğer Mü’minlerden iki tâife çarpışırlarsa hemen aralarını bulun barıştırın, şayed biri diğerine karşı tecâvüz ediyorsa o vakıt Allah’ın emrine dönünceye kadar o taşkınlık edenle savaşın! Eğer dönerse yine adâletle aralarını sulh edin ve hep insaflı olun, çünkü Allah âdil davrananları sever.” (el-Hucurât, 9)

Büyük günah işleyen mü’min, îmândan çıkmış olmaz.

İslam ve İhsan

FİTNEYE SEBEP OLAN ŞEYLER!

Fitneye Sebep Olan Şeyler!

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.