Peygamberimizin Hayatından Hoşgörü Örnekleri

PEYGAMBERİMİZ

Peygamberimiz (sav.) nasıl bir hoşgörüye sahipti? Peygamberimizin (sav.) hoşgörülü olması ve bağışlayıcı (affedici) olması ilgili örnekler...

Peygamberimiz (sav.), güler yüzlü, yumuşak huylu ve son derece nazik idi. Kaba ve kırıcı değildi. Ağzından kırıcı bir söz çıkmazdı. O, ömründe hiç kimseye kötü söz söylememiş, kırıcı bir davranışta bulunmamış ve kimseyi azarlamamıştır.

PEYGAMBERİMİZİN HAYATINDAN HOŞGÖRÜ ÖRNEKLERİ

On yıl Peygamberimizin (sav.) hizmetinde bulunan Enes (ra.) diyor ki: “Peygamberimiz bana hiçbir gün “öf” bile demedi. Yaptığım bir şey için bunu niye yaptın, yapmadığım bir iş için de niye yapmadın, diye beni azarlamadı.” (Buhârî, “Edeb”, 39.)

***

Gördüğü kusurları kimsenin yüzüne vurmazdı. Arzu edilmeyen yanlış bir davranış gördüğü zaman, “Bazıları şöyle yapıyor, şöyle söylüyor, hâlbuki bunlar doğru değildir” gibi umumi sözlerle nasihat eder ve böylece kimseyi utandırmadan kusur ve hataları düzeltirdi. Kendisine bir şey ikram edilse, az da olsa onu küçümsemez, ona değer verirdi. Yapılan iyiliğe karşılık verir, iyilik yapanları hayırla anardı.

***

Peygamberimiz (sav.) çok vefakâr idi. Kendisine iyilik yapanları hiç unutmaz, onları daima hayırla anardı. Kadınlardan İslam’ı ilk kabul eden saygıdeğer eşi Hz. Hatice idi. Hatice, Peygamberimizi (sav.) kutsal görevinde yalnız bırakmamış, O’nu daima desteklemiş, sıkıntılı zamanlarında teselli etmiş yüksek ruhlu bir kadın idi. Peygamberimiz (sav.) ahlak ve fazilet örneği hanımını ölümünden sonra da unutmamıştır. Onu daima hayırla anar, ne zaman bir koyun kesse, etinden Hz. Hatice’nin yakınlarına gönderirdi.

***

Peygamberimiz (sav.), sütannesi ve süt kardeşlerine de saygı duyar, yakından ilgilenirdi. Sütannesi Halime, kendisini ziyarete geldiği zaman onu “anacığım, anacığım” diye karşılar, altına elbisesini yayarak oturtur, saygı gösterirdi.

***

O, çok bağışlayıcı idi. Uhud savaşında düşmanlar, Peygamberimize (sav.) ok atmışlar, üzerine taş yağdırmışlar ve O’nun mübarek dişini kırıp yüzünü yaralamışlardı. Onların bu davranışlarına karşılık Peygamberimiz (sav.) kötü söz söylememiş, onlara beddua etmemiştir. O, yüzündeki kanları silerken şöyle demiştir:

“Allahım! Milletimi bağışla! Onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar.” (Mecma’u’z-zevâid, VI, 117.)

***

Peygamberimiz (sav.) kendisine karşı yapılan kötülükleri bağışlamış, eline fırsat geçtiği hâlde kimseden intikam almamıştır. Ancak başkalarının haksızlığa uğramasına ve zarar görmesine razı olmamış, hak ve adaletin yerini bulmasına özen göstermiştir. Şüphesiz şahsımıza karşı işlenen kusurları, yapılan haksızlıkları bağışlayabilmek yüksek bir duygudur.

Mekkeli müşrikler, vaktiyle Peygamberimizi (sav.) öldürmek istemişler. İslam’ın nurunu söndürmek için hem Peygamberimize (sav.), hem de Müslümanlığı kabul edenlere ellerinden gelen her kötülüğü yapmışlardı. Bunun sonucu olarak Müslümanlar doğup büyüdükleri Mekke’den Medine’ye göç etmek zorunda kalmışlardı. Peygamberimiz (sav.) de Medine’ye göçmüştü.

Aradan birkaç yıl geçtikten sora Peygamberimiz (sav.) on bin kişilik bir ordu ile Mekke’yi kan dökülmeden fethetti. Daha önce Peygamberimizi (sav.) öldürmek isteyen ve Müslümanlara her türlü kötülüğü yapmış olanlar, Peygamberimizin (sav.) karşısında başlarını önlerine eğmiş, haklarında verilecek kararı bekliyorlardı. Peygamberimiz (sav.) burada da büyüklüğünü göstererek hepsini affetti. Böylece engin merhameti ve bağışlayıcılığı ile gönülleri de fethetti ve insanlığa çok güzel bir ahlak ve fazilet dersi verdi.

Kaynak: İslam İlmihali, Diyanet