Peygamberimizin Hayatını Anlatan Bilim Dalları

Siyer-i Nebî

Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in hayatını anlatan bilim dalları nelerdir?

Konusu doğrudan doğruya Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’i anlatmak olan ve onun bazı yönlerini ele alan ilim dalları hadis, siyer ve megāzî, şemâil ve delâil olarak sıralanır. Bunlardan Nebiyy-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz’in beşer yönünü konu edinen, yaşayışını ve şahsî hayatını anlatan ilim dalına şemâil adı verilmiştir. Muhaddis Tirmizî (v. 279/892) ilk defa şemâil terimini bu anlamda kullanarak Kitâbü’ş-Şemâil adlı eserini yazmış, birçok âlim bu kitabı şerhetmek sûretiyle konu etrafında geniş bir literatürün oluşmasını ve başka eserlerin yazılmasını sağlamıştır.

Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in peygamberliğini ispatlamak amacıyla “Delâilü’n-nübüvve, A’lâmü’n-nübüvve, Beşâirü’n-nübüvve, İsbâtü’n-nübüvve, Tesbîtü delâili’n-nübüvve” gibi adlarla birçok eser kaleme alınmıştır.

Siyer ve megāzî sahasındaki çalışmalar III. (IX.) yüzyıldan itibaren artarak günümüze kadar devam etmiştir.

Hadis, siyer, delâilü’n-nübüvve, şemâil, hasâis vb. kaynaklardan faydalanarak Peygamber (s.a.v) Efendimiz’i muhtelif vecheleriyle ele alan üç büyük siyer kitabını, muhtevâlarının genişliği bakımından bilhassa zikretmek gerekir:

Makrîzî (v. 845), İmtâu’l-esmâ bimâ li’r-Rasûl mine’l-ebnâi ve’l-ahvâl ve’l-hafede ve’l-metâ. Makrizî sikadır.

Muhammed bin Yûsuf es-Sâlihî eş-Şâmî (v. 942), Sübülü’l-hüdâ ve’r-reşâd fî sîreti hayri’l-ibâd. 300’den fazla kitaptan seçerek eserini hazırlamıştır.

Muhammed b. Abdülbâkî ez-Zürkānî, Şerhu’l-Mevâhibi’l-ledünniyye.

Osmanlılarda, ilk eserlerin, tercüme şeklinde de olsa Rasûl-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz’e duyulan derin muhabbet ve hürmetin tesiriyle lirik edebî unsurlar bakımından zengin olarak kaleme alınması, Siyer türünün edebiyat alanında gelişmesini hızlandırmıştır. Bu eserlerin bir kısmının manzum şekilde kaleme alınması da konunun edebiyata kaymasının sebepleri arasında zikredilebilir.

Türkler’in kültür hayatında mühim bir yeri olan sohbet meclislerinin devamlı konularının başında Siyer’in geldiği bilinmektedir. Padişah saraylarından köy odalarına, tekkelerden kışlalara kadar yayılan bu meclislerde anlatılan hâdiseler, Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in hayatı, şahsiyeti, mûcizeleri, savaşları, halifeleri ve ashabının yer aldığı hadiseler etrafında gelişmiş, bunlar zamanla kitap haline getirilmiş, ardından meclislerde okunup dinlenmiştir. Nitekim bilinen en eski Türkçe siyer kitabı olan Kadı Darîr’in eseri, âmâ olan müellifin Memlük sultanlarının sohbet meclislerinde kendisine okunan Arapça siyer kitaplarını mecliste bulunanlara Türkçe anlatması sûretiyle ortaya çıkmıştır. Yazıcıoğlu Mehmed’in Muhammediyye’si de kendisinin Arapça yazdığı Meğāribü’z-zamân’ın Rasûl-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz’le alâkalı kısmının Türkçe’ye nazmen tercümesinden doğmuştur. Siyer’e dair eserlerin Osmanlı ülkesinin her tarafına yayılmasında halk tarafından çok beğenilen Süleyman Çelebi’nin Mevlid’inin de tesirini göz ardı etmemek gerekir.[1]

Dipnot:

[1] Bkz. Mustafa Fayda-Mustafa Uzun, “Siyer ve Meğâzî” mad., Diyanet İslâm Ansiklopedisi, yıl: 2009, c. 37, s. 319-326.

Hazırlayan: Dr. Murat Kaya, Siyer-i Nebi.