Peygamberimizin İnsanlığa Işık Tutan Yüksek Ahlâkı

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) insanlara, dünyada ve ahirette mutlu olmanın yollarını gösterdi. Öğrettiği ahlâk ilkelerini önce kendisi yaparak en güzel örnek oldu. İşte O'nun (s.a.v) insanlığa ışık tutan örnek ahlakı...

Allah’ın en sevgili kulu, son ve en büyük Peygamber Hz. Muhammed (s.a.s.) bir saadet güneşi olarak doğdu. Kurumuş topraklar su ile canlandığı gibi Yüce Allah, Peygamberimiz ile dünyaya yeniden hayat verdi.

O’nun kalplere yerleştirdiği iman ışığı sayesinde yanlış inançlar silindi, cehaletin yerine ilim, zulmün yerine hak ve adalet, kin ve düşmanlığın yerine insan sevgisi geldi. Gerçek anlamda İslâm kardeşliği kuruldu. Kadın, ailede ve toplumda layık olduğu değere kavuştu.

Sevgili Peygamberimiz insanlara, dünyada ve ahirette mutlu olmanın yollarını gösterdi. Öğrettiği ahlâk ilkelerini önce kendisi yaparak en güzel örnek oldu.

Peygamberimizin kalbi insan sevgisi ile dolu idi. O kadar merhametli idi ki elindekini yoksullara verip kendisi aç kaldığı bile olurdu. Sadece insanlara değil hayvanlara karşı da şefkat ve merhamet gösterirdi. Susayan bir kediye kendi eli ile su içirmiş, hayvanlara iyi davranılmasını emretmiştir.

MERHAMET ETMEYENE MERHAMET OLUNMAZ

Peygamberimiz çocukları çok sever, onları kucağına alıp okşardı.

Bir adam, Peygamberimizin bir çocuğu sevip öptüğünü görünce: “Benim on çocuğum var. Onların hiç birini öpmüş değilim” dedi.

Peygamberimiz ona; “Merhamet etmeyene merhamet olunmaz” buyurdu.

Namaz kılarken bile oynamak için omuzlarına çıkan sevgili torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in bu davranışlarını hoşgörü ile karşılamış oyunlarını tamamlamalarını beklemişti.

O, son derece alçak gönüllü idi. Zengin, fakir ayırımı yapmaz, bir hizmetçi bile davet etse giderdi. Yoksul ve fakir kimselerle birlikte oturup yemek yer, en fakir insanların evlerine giderek hal ve hatırlarını sorardı.

Hastaları ziyaret eder, iyileşmeleri için dua ederdi. Bir meclise gittiği zaman boş bulduğu yere oturur, ayaklarını başkalarına karşı uzatmazdı.

Adamın biri Peygamberimizi ziyarete gelmiş, huzuruna girince heyecandan titremeye başlamıştı. Bunun üzerine Peygamberimiz ona şöyle dedi: “Arkadaş titreme! Ben bir hükümdar değilim. Kureyş’ten kurutulmuş et yiyen bir kadının oğluyum.”

Elbisesini kendi eliyle yamar, ayakkabısını onarır, çarşıya giderek ihtiyaç duyduğu şeyleri satın alarak eve kendisi getirir, kimseye yük olmazdı.

EŞLERİNİZE KARŞI İYİ DAVRANIN

Sevgili Peygamberimiz örnek bir aile reisi idi. Kadınlara son derece nazik davranır, ev işlerinde onlara yardım ederdi. O, şöyle buyurmuştur:

“Sizin en hayırlınız kadınlarına karşı iyi davranandır.”

Peygamberimiz, misafiri çok sever, onlara bizzat kendisi hizmet ederdi. Müslüman olmayanlardan kendisini ziyarete gelenlere de aynı şekilde davranırdı.

O, hiç kimseye kötü söz söylememiş, kırıcı bir davranışta bulunmamış ve ömründe kimseyi azarlamamıştı.

On yıl Peygamberimizin hizmetinde bulunan Enes diyor ki; “Peygamberimiz bana hiçbir gün “of” bile demedi. Yaptığım bir şey için, bunu neye yaptın; yapmadığım bir iş için de neye yapmadın, diye azarlamadı.”

Peygamberimiz, güler yüzlü, tatlı sözlü idi. Başkaları konuşurken onları dinler, sözlerini kesmezdi. Gördüğü kusurları kimsenin yüzüne vurmazdı.

Peygamberimizin yaşayışı sade ve temiz idi. Bedenini daima temiz tutar, elbiselerinin temiz olmasına çok dikkat ederdi. Dişlerini temizlemek için misvak kullanırdı. Pislikten hiç hoşlanmazdı. Ashabına, camiye temiz gelmelerini söylerdi.

Bir defasında üstü başı pis olarak camiye gelenlere: “Yıkandıktan sonra gelmiş olsanız daha iyi olurdu” buyurmuştur.

Peygamber Efendimiz, doğru sözlü idi. Verdiği sözden asla dönmez, yalancıları hiç sevmezdi. Doğruluğu ve güvenilir kişiliğinden dolayı kendisine, “Muhammedü’l-Emin” yani “Güvenilir Muhammed” denilmişti.

İNSANLARIN EN CÖMERDİ İDİ

O, insanların en cömerdi idi. Kendinden bir şey isteyen hiç kimseyi boş çevirmez, “Ben ancak bir dağıtıcıyım, veren Allah’tır” derdi. Bununla beraber dilenciliği sevmez, bundan kurtulmaları için dilenenlere çalışıp kazanmanın yollarını gösterirdi.

O, kimseden intikam almaz, bağışlamayı severdi. Kendisine fenalık edenlere bile iyilik ederdi. Kendisine yapılan iyilikleri hiç unutmaz, iyilik yapanları her zaman iyilikle anardı. Yaşlılara saygılı davranır, küçüklere sevgi ve şefkat gösterirdi. Süt kardeşlerini gördüğü zaman ayağa kalkar, hırkasını yere yayarak onları oturttururdu.

Peygamberimiz, tembelliği ve boş oturmayı sevmezdi. Mescidin yapılmasında taş taşımış, bir işçi gibi çalışmıştı. Ashab-ı Kiram, onun istirahat etmesini istemişse de, o yine çalışmaya devam etmişti.

Ashabı ile yaptığı bir yolculuk sırasında dinlenmek üzere bir yerde konakladılar ve yemek hazırlamak için aralarında iş bölümü yaptılar.

Peygamberimiz; “Öyle ise ben de yakacak toplayayım” demiş, arkadaşları çalışırken kendisi boş durmak istememişti.

Sevgili Peygamberimiz, maddi imkânlara sahip olduğu durumlarda da sade bir hayat yaşamış, elinde ne varsa yoksullara dağıtmıştır. Böylece toplumda sosyal adaleti sadece sözle değil, davranışları ile de göstermiş ve insanlığa örnek olmuştur.

Ne mutlu onun yolandan gidenlere.