Peygamberimiz'in İz Bırakan Mirası

11 yıldır yayın faaliyetini aralıksız sürdüren TDV İstanbul Şubesi ve İstanbul Müftülüğü’nün ortak yayını olan Din ve Hayat Dergisi, 35. sayısını şaşmaz bir hayat çizgisi için örnekliğine ihtiyaç duyduğumuz Efendimiz’in bıraktığı iki önemli mirastan birisi olan Sünnet’e ayırdı.

Dergi İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kâmil Yılmaz’ın “Ehl-i İrfan Nezdinde Sünnetin Yeri ve Değeri” başlıklı irfan ehlinin hayat ve sözlerinden örneklerle Sünnete vurgu yapan yazısı ile başlıyor. Sünnet kavramının ortaya çıkışı ve tarihi seyri Doç. Dr. Halit Özkan tarafından kaleme alınırken, “Sünnet’in İslam Hukukundaki Teşrî Değeri”, Prof. Dr. Ferhat Koca tarafından değerlendiriliyor. Prof. Dr. Yavuz Köktaş,  Sünnet Etrafında Gelişen Tartışmalar başlıklı yazısı ile sünnete yönelen itirazlar ve saldırıları maddeler halinde değerlendiriyor. Prof. Dr. Murteza Bedir ise “Sünnetin Temellendirilmesi: Gereksiz Bir Tartışma” başlıklı yazısı ile Sünneti Kur’ân’dan ayrı bir şey zannedenlerin en büyük zulmü sünnete değil Kur’ân’a yaptıklarını ifade etmektedir. Oryantalistlerin sünnet ve hadise dönük yaklaşımlarını Dr. Öğretim Üyesi Fatma Kızıl kaleme alırken, Yahudi ve Hristiyan Kültürü ve Hadisler’i Prof. Dr. Özcan Hıdır derginin bu sayısı için değerlendiriyor.

Sünnetin ve hadislerin tarihe ve kültüre bakan boyutlarını, Rıhle yazısı ile Halime Yıldız, Darü’l Hadisler ile Doç. Dr. Hikmet Atan, Buhari-i Şerif ile Arafat Aydın, Tıbb-ı Nebevî ile Dr. Ahmet Altun, Kaside-i Bürde’den tercüme ile Fulya İbanoğlu dergimiz için kaleme aldılar.

Bu sayıda ayrıca, Prof. Dr. Raşit Küçük, Prof. Dr. Huriye Martı, Prof. Dr. M. Yaşar Kandemir ve Muhammed Avvame söyleşileri yer alıyor.

Din ve Hayat Dergisi “Sünnet” konulu 35. Sayısı Peygamberimizin hayat çizgisini anlama ve onun kılavuzluğunu hatırlatma gayesindedir.

Web adresi:   İstanbul.diyanet.gov.tr

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.