Peygamberimizin Kisra’ya Gönderdiği Tebliğ Mektubu
Peygamber Efendimizin İran İmparatoru Kisra’ya gönderdiği tebliğ mektubu...
İran Kisrâsı’na yazılan mektubu da Abdullâh bin Huzâfe -radıyallâhu anh- götürmüştü. Kisrâ, mektupta Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in isminin kendi isminden evvel yazılmasına kızarak o mübârek nâmeyi parça parça etti, elçiye de ağır hakâretlerde bulundu.
Abdullâh -radıyallâhu anh-, îmânından aldığı kuvvet ve asâletle Kisrâ ve adamlarına şöyle hitâb etti:
“–Ey Fars halkı! Sizler peygambersiz, kitapsız ve yeryüzünün ancak elinizde bulunan bir kısmına hâkim olarak sayılı günlerinizi geçiriyor ve bir rüyâ hayâtı yaşıyorsunuz! Hâlbuki yeryüzünün hâkim olamadığınız kısmı daha fazladır.
Ey Kisrâ! Senden önce, dünyâyı veya âhireti arzu eden nice hükümdarlar gelmiş ve hüküm sürmüşlerdir. Onlardan âhireti isteyenler, dünyâdan da nasiplerini almışlardır. Dünyâyı arzulayanlar ise âhiret nasiplerini yitirmişlerdir. Sana teklif ettiğimiz bu dîni küçümsüyorsun ama, vallâhi nerede olursan ol, küçümsediğin şey üzerine gelince, ondan korkacak ve korunamayacaksın!”
Kisrâ da cevâben mülk ve saltanatın kendisine münhasır olduğunu, ne yenilgiye uğramaktan ne de kendisine bir ortak çıkmasından korkmadığını söyledi.[1] Ardından da adamlarına Abdullâh bin Huzâfe’nin dışarı çıkarılmasını emretti.
Abdullâh -radıyallâhu anh-, Kisrâ’nın huzûrundan çıkar-çıkmaz hayvanına binip Medîne’nin yolunu tuttu. Kendi kendine:
“Vallâhi, benim için iki yoldan (ölmek veya sağ-sâlim dönmek) hangisi olursa olsun gam çekmem. Rasûlullâh’ın mektubunu yerine ulaştırmış ve vazîfemi yapmış bulunuyorum.” dedi.[2]
İşte, Allah Rasûlü’nün bir arzusunu yerine getirmek için canını fedâ etmeyi göze alan İslâm kahramanlarının vicdan huzûru…
Dipnotlar:
[1] Süheylî, Ravdu’l-Ünf, Beyrut 1978, VI, 589-590.
[2] Bkz. Ahmed, I, 305; İbn-i Sa’d, I, 260, IV, 189; İbn-i Kesîr, el-Bidâye, IV, 263-6; Hamîdullâh, el-Vesâiku’s-Siyâsiyye, Beyrut 1985, s. 140.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti, Erkam Yayınları