Peygamberimizin Merhameti ve Affediciliği ile İlgili Örnekler

PEYGAMBERİMİZ

Peygamberimizin (sav.) insana ve mahlukata karşı merhameti nasıldı? Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (sav.) merhametli ve affedici olması ile ilgili örnekler...

Peygamberimizin (sav.) kalbi şefkat, merhamet ve insan sevgisi ile dolu idi.

HZ. MUHAMMED’İN (SAV.) MERHAMETLİ VE AFFEDİCİ OLMASI İLE İLGİLİ ÖRNEKLER

Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de onun hakkında şöyle buyuruyor:

“Ey Muhammed! Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (21/Enbiyâ, 107.)

***

O’nun şefkat ve merhameti, hayatının her döneminde açıkça görülür, merhametle dolu olan kalbi, hep iyilik için çarpardı. Kimseye bir kötülük dokunmasını, hiç kimsenin incinmesini istemezdi.

***

Saygıdeğer eşi Hz. Hatice (r.anha) ile amcası Ebû Tâlib, Peygamberimize (sav.) çok yardımcı olmuşlardı. Kısa aralıklarla her ikisi de vefat edince İslam düşmanları Peygamberimize eziyeti artırdılar. Bunun üzerine Peygamberimiz (sav.) ilk Müslümanlardan olan Zeyd b. Hârise (ra.) ile birlikte Mekke’den ayrılarak Taif halkını İslam’a davet etmeye gitti. Taifliler İslam’ı kabul etmedikleri gibi Peygamberimizi (sav.) taşa tuttular, Zeyd, atılan taşlardan Peygamberimizi (sav.) korumak için vücudunu siper etti. Atılan taşlardan Peygamberimizin (sav.) ayakları yaralandı, kan içinde kaldı, yürüyemeyecek duruma geldi ve yol kenarında bir üzüm bağına sığındı.

Onun bu derece sıkıntıya düşmesi üzerine Yüce Allah Cebrail’i göndererek, dağlar meleğinin emrinde olduğunu ve ne dilerse onu bu meleğe emredebileceğini bildirdi. Bunun üzerine dağlara emreden Melek Peygamberimize (sav.) seslenerek selam verdi ve:

—Sen ne dilersen emrine hazırım, eğer şu iki dağın Mekkeliler üzerine çökerek birbirine kavuşmasını ve müşrikleri tamamıyla ezmesini istersen onu da emret, dedi.

Peygamberimiz (sav.) eğer isteseydi, kendisine acımasız bir şekilde saldıranlar ve onu kanlar içinde bırakanlar bir anda yok edilecekti. Fakat Peygamberimiz (sav.), çok üzüntülü olduğu durumda bile sevgi ve merhamet dolu kalbi onların cezalandırılmalarına razı olmamış ve Meleğe şöyle demişti:

—Hayır! Ben onu istemem, ben isterim ki Allah, bu müşriklerin soyundan yalnız Allah’a ibadet eden ve Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmayan insanlar meydana çıkarsın. (Buhârî, “Bed’ul-halk”, 7.)

***

Peygamberimiz (sav.), insanlara ve diğer canlılara merhamet gösterenlere Yüce Allah’ın merhametle karşılık vereceğini bildirerek şöyle buyurmuştur:

“Merhamet edenlere Allah da merhamet eder, siz yeryüzündekilere merhamet ediniz ki göktekiler de size merhamet etsin.” (Ebû Dâvûd, “Edeb”, 66, Tirmizî, “Birr”, 16.)

***

Merhametsizler hakkında da şu uyarıda bulunmuştur:

“Merhamet etmeyene, merhamet olunmaz.” (Buhârî, “Edeb”, 18.)

***

O, sevgi ve yardıma muhtaç olan yetimlerle özellikle ilgilenir, Müslümanlara da, yetimlere merhamet gösterilmesini tavsiye ederdi. Peygamberimize (sav.) bir adam gelerek kalbinin katılığından şikayet etti. Bunun üzerine Peygamberimiz (sav.) ona,

—Kalbinin yumuşamasını ve muhtaç olduğun şeye kavuşmanı arzu ediyorsan, yetime merhamet et, başını okşa ve yemeğinden ona yedir. Böyle yaparsan kalbin yumuşar ve muhtaç olduğun şeye kavuşursun, (et-Terğîb ve’t-terhîb, III, 344, hadisi Taberânî rivayet etmiştir.) diye cevap verdi.

***

Peygamberimiz (sav.), sadece insanlara değil hayvanlara karşı da şefkat ve merhamet gösterirdi. O, susayan bir kediye kendi eliyle su içirmiş, hayvanların aç bırakılmamasını, onlara iyi davranılmasını emretmiştir. İbn Mes’ûd (ra.) diyor ki: Peygamberimizle beraber bir yolculuk yapıyorduk. Peygamberimiz bir ihtiyacı için ayrılmıştı. Orada iki yavrusu olan bir serçe kuşu gördüm ve yavrularını aldım. Serçe peşimden gelerek yavruları için çırpınıp bağırmaya başladı. Bunu gören Peygamberimiz (sav.),

—Bu kuşu yavru acısı ile sızlandıran kimdir? Yavrusunu ona verin, (et-Terğîb ve’t-terhîb, III, 205.) dedi.

***

Bir defa Peygamberimiz (sav.) aç bir deve görmüştü. Devenin karnı ile sırtı bir olmuştu. Bundan üzülen Peygamberimiz (sav.),

—Hayvanlarınız hakkında Allah’tan korkunuz, (Ebû Dâvûd, “Cihâd”, 47.) buyurdu.

***

Yine bir defa Peygamberimiz (sav.) Medineli Müslümanlardan birinin bağında bir devenin açlıktan bağırdığını görmüş, buna üzülmüştü. Devenin yanına gelerek onu okşamış ve sahibinin kim olduğunu sormuş ve öğrenmişti. Sonra da,

—Hayvanlara gösterdiğiniz muamelede Allah’tan korkmuyor musunuz, (Ebû Dâvûd, “Cihâd”, 47.) buyurarak devenin sahibini uyarmıştı.

Kaynak: İslam İlmihali, Diyanet