Peygamberimiz'in Tebük Seferinde Okuduğu Hutbe
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Tebük’te sabahleyin bir hurma ağacına dayanarak hutbe îrâd eylediler. Allâh’a hamd ü senâda bulunduktan sonra şöyle buyurdular:
- İnsanların hayırlısı, atının veya devesinin sırtında, ya da iki ayağının üzerinde (piyâde olarak) ölünceye kadar Allâh yolunda cihâd eden (Allâh’ın dînini hidâyet bekleyenlere teblîğ eden)dir!
- İnsanların kötüsü de Allâh’ın Kitâbı’nı okuyup ondan hiç faydalanmayan fâsık ve cür’etkâr kimsedir.
- İyi biliniz ki, sözlerin en doğrusu, Allâh’ın Kitâbı’dır! Yapışılacak en sağlam kulp, takvâdır!
- Dinlerin hayırlısı, İbrâhîm -aleyhisselâm-’ın dîni (İslâm)dır! Sünnetlerin hayırlısı, Muhammed’in sünnetleridir!
- Sözlerin şereflisi, zikrullâhtır. Kıssaların güzeli, Kur’ân(da olanlar)dır.[1]
- Amellerin hayırlısı, Allâh’ın yapılmasını istediği farzlardır. Amellerin kötüsü, bid’atlerdir.
- En güzel yol ve gidişât, Peygamber’in yolu ve gidişâtıdır.
- Ölümlerin şereflisi, şehîdliktir.
- Körlüğün en kötüsü, doğru yolu bulduktan sonra ondan sapmaktır.
- Az olup yeten şey, çok olup meşgûl ederek Allâh’a tâatten alıkoyan şeyden hayırlıdır.
- Özür dilemenin kötüsü, ölüm gelip çattığı andakidir.
- Pişmanlığın kötüsü, kıyâmet günündekidir.
- İnsanların hayırsızı, Cumâ (namazı)na en son gelen ve Allâh’ı kötü bir dille anandır.
- Yanlışları en çok olan, dili çok yalan söyleyendir.
- Zenginliğin hayırlısı, gönül zenginliğidir.
- Azıkların hayırlısı, takvâ azığıdır.
- Hikmetin başı, Allâh korkusudur.
- Hikmetsiz (söz ve) şiir, İblîs’in işlerindendir.
- Hamr (içki), günahların her çeşidini bir araya toplayandır.
- (Fâsık) kadınlar, şeytanın tuzaklarıdır.
- (Terbiye olmamış) gençlik, delilikten bir bölümdür.
- Ribâ (fâiz) kazançların en kötüsüdür.
- Yemenin en kötüsü, yetim malı yemektir.
- Mesûd kişi, kendinden başkasının hâlinden ibret alandır.
- Her biriniz, dört arşın yere (kabre) varır.
- Amellerin muhâsebesi ise âhirete kalır.
- Amellerde esas olan netîceleridir.
- Düşüncelerin kötüsü, yalan-yanlış düşüncelerdir.
- Mü’mine sövmek, günahkârlıktır.
- Mü’mini öldürmek küfürdür.
- Mü’minin etini yemek (gıybetini yapmak) Allâh’ın buyruklarına karşı gelmektir.
- Yalan yere Allâh üzerine yemin eden kişi, yalanlanır.
- Af taleb eden kişi, Allâh tarafından affolunur.
- Kim öfkesini yenerse, Allâh onu mükâfatlandırır.
- Uğradığı ziyâna katlanan kişiye, Allâh karşılığını verir.
- Allâh, zorluklara katlanan kimsenin ecrini kat kat artırır.
- Allâh’a isyân eden kişiyi, Allâh azâba dûçâr eder!
- Ey Allâh’ım! Beni ve ümmetimi mağfiret eyle!
- Ey Allâh’ım! Beni ve ümmetimi mağfiret eyle!
- Ey Allâh’ım! Beni ve ümmetimi mağfiret eyle!
- Kendim ve sizin için, Allâh’tan mağfiret taleb ederim!
(Vâkıdî, III, 1016-1017; Ahmed, III, 37; İbn-i Kesîr, el-Bidâye, V, 13-14)
Dipnot:
[1] Kur’ân-ı Kerîm’in üçte birinden fazlası kıssalardan oluşmaktadır. Cenâb-ı Hak, Kur’ân kıssalarının ehemmiyetini bildirerek onlarda beyân edilen hakîkatleri tefekkür etmemizi, gerekli ibretleri almamızı ve bunları kendi hâlimizle mîzân etmemizi emretmektedir. Âyet-i kerîmelerde buyrulur:
نَحْنُ نَقُصُّ عَلَيْكَ اَحْسَنَ الْقَصَصِ بِمَاۤ اَوْحَيْنَاۤ اِلَيْكَ هٰذَا الْقُرْاٰنَ
“(Rasûlüm!) Biz, bu Kur’ân’ı vahyetmekle Sana kıssaların en güzelini anlatıyoruz…” (Yûsuf, 3)
فَاقْصُصِ الْقَصَصَ لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ
“…Kıssayı anlat; belki düşünürler.” (el-A’râf, 176)
وَلَقَدْ ضَرَبْنَا لِلنَّاسِ ف۪ي هٰذَا الْقُرْاٰنِ مِنْ كُلِّ مَثَلٍ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ
“And olsun ki Biz, öğüt alsınlar diye bu Kur’ân’da insanlara her türlü misâli verdik. ” (ez-Zümer, 27)
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hazreti Muhammed Mustafâ (s.a.v.) 1,2; Erkam Yayınları, 2005