Peygamberimizin (s.a.v) Babasının Kabri Nerededir?

Hz. Peygamberimizin (s.a.v) babası Abdullah bin Abdülmuttalib’in kabri nerededir?

Zemzem Kuyusu’nun açılıp ortaya çıkarılmasında Abdülmuttalib ile Kureyş arasında münakaşalar olmuş ve Hâris'ten başka oğlu olmadığı için Abdülmuttalib zor durumda kalmıştı. Bu sebeple on erkek çocuğu olursa birisini kurban edeceğini adamıştı. Cenâb-ı Hak ona on erkek çocuk vermiş ve rüyasında da kurban meselesi hatırlatılmıştı. Oğulları arasında çekilen kura da Abdullah'a çıkmıştı.

Rüyasını gerçekleştirmek isteyen Abdülmuttalib'e kız çocukları, Abdullah’ın dayıları ve Kureyş’in ileri gelenleri kötü bir âdet başlatacağı gerekçesiyle karşı çıkarak onu Abdullah yerine deve kesmeye ikna etmişlerdi. Bunun üzerine çekilen kura Abdullah’a çıktıkça deve sayısı arttırılmış ve sayı 100 deveye ulaşınca kura develere çıkmış ve Abdullah böylece kurtulmuştur. Bir bedevinin, “Ey iki kurbanlığın oğlu” demesine gülümseyen Allah’ın resûlünün Hz. İsmail’i de kastederek, "Ben iki kurbanlığın oğluyum" dediği rivayet edilmiştir (Hâkim, II, 559.)

  • Peygamberimizin (s.a.v) Babasının Kabri Nerede

Güzel ahlâkı ve yakışıklı olması yanında, alnında bir nurun parladığı söylenen Abdullah, Kureyş’ten birçok kadının evlenme teklifini kabul etmemiş, babası onu Medine'ye götürerek kendisine Âmine bint Vehb’i istemiştir. Geleneğe göre yeni evliler, Âmine’nin evinde üç gün kalmışlardır. Abdullah eşiyle birkaç ay beraber kaldıktan sonra ticaret için gittiği Gazze’den dönerken hastalanmış ve Medine'de uğradığı akrabalarının yanında vefat edip oraya defnedilmiştir. Kabrinin bulunduğu yer, 1994'te yapılan genişletme sırasında Mescid-i Nebevî’nin içine dahil edilmiştir.

Kaynak: Diyanet İşleri Kutsal Topraklar Rehberi

İslam ve İhsan

PEYGAMBERİMİZİN ANNESİ, BABASI VE AİLESİ'NİN İSİMLERİ

Peygamberimizin Annesi, Babası ve Ailesi'nin İsimleri

PEYGAMBERİMİZ’İN BABASI HZ. ABDULLAH KİMDİR?

Peygamberimiz’in Babası Hz. Abdullah Kimdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.