Peygamberimizin Yaptığı Nâfile İbâdetler

Resûlullah’ın Allâh Teâlâ’nın ihsânına şükretmek için yaptığı ibâdetler...

Allâh Resûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in günleri ve geceleri, farzların hâricinde devâm ettiği pek çok nâfile ibâdetle feyizlenmişti. Farzlardan önce ve sonra kıldığı sünnet namazları, geceleri devâm ettiği Teheccüd namazı, zikir ve tefekkür gibi ibâdetleri, her gün muayyen miktarda Kur’ân okuması, İşrâk, Duhâ, Evvâbîn gibi namazları, nâfile oruçları, bitip tükenmeyen infakları, Allâh yolundaki gayretleri, mübârek yüzünde bir gül gibi açan dâimî tebessümleri, O’nun Allâh Teâlâ ile huzur verici beraberliğinin alâmetleriydi. Sevindiğinde veya sevindirici bir haber aldığında, Allâh’ın bu ihsânına şükretmek için secdeye kapanır ve namaz kılardı. Güneş ve ay tutulması gibi fevkalâde hâdiseler, yâni ilâhî azamet tecellîleri karşısında hemen namaza dururdu. Allâh’tan bir hâcetini talep edeceğinde yine namaz kılardı. Allâh Resûlü’nün Ramazan-ı şerîfi, terâvîh, îtikâf, infak gibi ibâdetlerle daha ayrı bir rûhâniyet kazanırdı. Ramazan’dan sonra da zaman zaman nâfile oruç tutmaya devâm ederdi. Husûsiyle pazartesi ve perşembe günleri oruçlu olmayı tercih eder ve bunun sebebini de şu şekilde açıklardı:

Ameller Allâh Teâlâ Hazretleri’ne pazartesi ve perşembe günleri arz edilir. Ben, amelimin oruçlu olduğum hâlde arz edilmesini severim.” (Tirmizî, Savm, 44/747)

EYYÂM-I BÎZ NEDİR?

Her hicrî ayın “Eyyâm-ı Bîz” denilen 13, 14 ve 15’inci günlerinde oruç tutmaya önem verir ve bunu ashâbına da tavsiye ederdi. İbn-i Abbâs -radıyallâhu anh-:

“Peygamber Efendimiz, Eyyâm-ı Bîz’da oruç tutmayı hazarda da seferde de bırakmazdı.” der. (Nesâî, Savm, 70)

Allâh Resûlü, Şevvâl ayından altı günü oruçla geçirir, Muharrem’in 9-10 veya 10-11’inci günlerinde Aşûre orucu tutardı.

Yine Fahr-i Kâinât -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, umre ve haccın fazîletlerini beyân eder, dâimâ Allâh’ı zikir hâlinde bulunur, hamd, tesbîhât ve istiğfârı dilinden düşürmezdi. Kendisi için ve ümmetinden güç yetiremeyenler adına kurbanlar keserdi.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 1, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • Peygamberimizin her gece kabir nur namazı kıldığı ile ilgili bı yazı okumustum doğru mu yazınızda göremedim.

    • Kabir nur namazı var mı konu ile ilgili detaylı bilgi için tıklayınız: https://www.islamveihsan.com/kabir-nur-namazi-var-mi.html

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.