Peygamberimizin Yaşadığı En Zor Gün

VİDEOLAR

Abdullah Sert Hocaefendi, Şifa-i Şerif eserinden Peygamberimizin (s.a.v.) “Uhud Gazvesi’nin yapıldığı günden daha zor bir gün yaşadın mı?” sorusuna verdiği cevabı okuyor.

“UHUD GAZVESİ’NİN YAPILDIĞI GÜNDEN DAHA ZOR BİR GÜN YAŞADIN MI?

Bir gün Hz. Âişe Peygamber aleyhisselâma:

“Uhud Gazvesi’nin yapıldığı günden daha zor bir gün yaşadın mı?” diye sordu. Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle cevap verdi:

“Evet, senin kavminden çok kötülük gördüm. Bu kötülüklerin en fenası, onların bana Akabe günü yaptığıdır. Tâifli Abdükülâl’in oğlu İbni Abdüyâlîl’e sığınmak istemiştim de beni kabul etmemişti. Ben de geri dönmüş, derin bir keder içinde yürüyüp gidiyordum. Karnüsseâlib’e varıncaya kadar kendime gelemedim. Orada başımı kaldırıp baktığımda, bir bulutun beni gölgelediğini gördüm. Dikkatlice bakınca, bulutun içinde Cebrâil aleyhisselâmı farkettim. Cebrâil bana seslenerek:

“Allah Teâlâ, kavminin sana ne söylediğini ve seni himâye etmeyi nasıl reddettiğini duymuştur. Onlara dilediğini yapması için de sana Dağlar Meleği’ni göndermiştir.” dedi. Bunun üzerine Dağlar Meleği bana seslenerek selâm verdi. Sonra da:

“Ey Muhammed! Kavminin sana ne dediğini Cenâb-ı Hak işitti. Ben Dağlar Meleği’yim. Ne emredersen yapmam için Allah Teâlâ beni sana gönderdi. Ne yapmamı istiyorsun? Eğer dilersen şu iki dağı onların başına geçireyim.” dedi. O zaman:

“Hayır” dedim. “Ben Cenâb-ı Hakk’ın onların soylarından sadece Allah’a ibâdet edecek ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayacak kimseler çıkarmasını dilerim.” (Buhârî, Bed’ü’lhalk 7, nr. 3231; Müslim, Cihâd 111, nr. 1795.)

Tâbiîn âlimlerinden Muhammed ibni’l-Münkedir’in (v. 131/748) rivâyet ettiğine göre, Cebrâil aleyhisselâm Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve selleme:

“Yâ Resûlallah! Allah Teâlâ göğe, yere ve dağlara, sana itâat etmelerini emretti. Sen ne emredersen yapacaklar.” deyince, Peygamber Efendimiz:

“Ben ümmetimden ilâhî azâbın te’hir edilmesini dilerim. Belki Allah Teâlâ onlara tövbe nasip eder ve yapacakları tövbeyi kabul buyurur.” dedi.

Kaynak: Kadı İyaz, Şifa-i Şerif