Peygamberimizin Yaşam Tarzı Nasıldı?

Peygamber (sav.) Efendimiz’in yaşama tarzı (sünneti) nasıldı? Abdullah Sert Hocaefendi, Şifa-i Şerif eserinden Peygamberimizin (sav.) yaşayış tarzını okuyor.

PEYGAMBERİMİZİN YAŞAYIŞ TARZI

Hz. Ali radıyallahu anh şöyle demiştir: Ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme yaşama tarzının (sünnetinin) nasıl olduğunu sordum; şöyle buyurdu:

“Allah’ı bilmek (ma’rifetullah) benim asıl sermâyemdir. Akıl, dinimin dayanağıdır. Sevgi (muhabbetullah) asıl işimdir. Allah aşkıyla gönlümde oluşan coşkunluk (şevkullah) beni hedefime götürecek olan bineğimdir.

Her yerde Allah’ı zikretmek (zikrullah) can yoldaşımdır. Allah’a güven, hazinemdir. Hüzün, arkadaşımdır. Allah’ı bilmek, silahımdır. Sıkıntılara sabretmek, vücûdumu örten elbisemdir. Allah’ın verdiğine râzı olmak, ganimetimdir. Allah’a muhtaç olmak, iftihârımdır. Dünya zevklerini terk etmek ve dünyaya değer vermemek (zühd), san’atımdır. Bütün varlığımla Allah’a yönelip bağlanmak, kalbimin kuvvetidir. Doğruluk, şefâatçimdir.”

Bu rivâyetteki kapalı görünen bazı ifâdeleri şöyle açıklayabiliriz:

“Allah’ı bilmek (ma’rifetullah) benim asıl sermâyemdir.” ifâdesi, varlığın yaratılış sebebinin Allah’ı bilmek olduğunu dile getirmektedir. Nitekim “Ben cinleri ve insanları yalnız Bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zâriyât 51/56.) âyet-i kerîmesi de bunu göstermektedir.

“Allah’a güven, hazinemdir.” ifâdesiyle, Allah’a güvenin tıpkı kanaat gibi tükenmez bir hazine olduğu anlatılmaktadır. Zaten “Elinizdeki nimetler tükenir, ama Allah’ın katındaki nimetler tükenmez.” (Nahl 16/96.) âyet-i kerîmesi de bunu anlatmaktadır.

“Hüzün, arkadaşımdır.” ifâdesinin ne kadar yerinde olduğunu, Hind ibni Ebî Hâle’nin biraz yukarıda okuduğumuz şu tesbiti de göstermektedir: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem çoğu zaman hüzünlüydü; hep Allah’ı düşünürdü; rahat nedir bilmezdi.” Bu açıklamadan sonra gelecek olan “Benim hüznüm, üzüntüm ümmetim içindir.” hadisi de onun niçin üzüldüğünü belirtmektedir.

“Allah’ı bilmek, silahımdır.” demek, ben Allah’ın yardımıyla nefsimle ve şeytanla savaşırım, demektir.

“Sıkıntılara sabretmek, vücûdumu örten elbisemdir.” ifâdesinin anlamı, “Ben sabırla kendimi korurum; sabırla güzel görünürüm; sabır sâyesinde derecemi yükseltirim.” demektir.

“Allah’ın verdiğine râzı olmak, ganimetimdir.” sözüyle, başa gelene râzı olup sabretmenin kul için bir kazanç olduğu belirtilmektedir. Şu âyet-i kerîme de Allah’ın rızâsını kazanmanın en büyük ödül olduğunu göstermektedir: “Allah, mü’min erkek ve mü’min kadınlara, içinden ırmaklar akan ve ebediyen kalacakları cennetler ve Adn Cennetlerinde hoş meskenler vaadetmiştir. Allah’ın hoşnutluğu ise hepsinden daha büyüktür. Asıl bahtiyârlık işte budur.” (Tevbe 9/72.)

“Allah’a muhtaç olmak, iftihârımdır.” cümlesiyle Peygamber aleyhisselâm, âciz ve zayıf bir kul olduğunu, Allah’ın kudretine muhtaç bulunduğunu söylemekte ve: “O’na kulluğumu göstermekle iftihar ederim.” demektedir. Şu âyet-i kerîmeler de bütün kulların âciz ve Allah’a muhtaç olduğunu dile getirmektedir:

“Allah zengin, siz ise muhtaçsınız,” (Muhammed 47/38.)

“Ey insanlar! Hepiniz gerçekten Allah’a muhtaçsınız. Hiçbir şeye ihtiyacı olmayan ve her türlü övgüye lâyık olan birisi varsa, o da Allah’tır.” (Fâtır 35/15.)

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin: “Allahım âcizlikten sana sığınırım.” duâsındaki âcizlik, bu mânada değil, ibâdet hususunda tembellik etmek anlamındadır.

“Doğruluk, şefâatçimdir.” buyurmakla, Resûl-i Ekrem, işlerimin Allah yanında iyi gitmesinin sebebi doğru oluşumdur, demek istemektedir. Şu âyet-i kerîme de bunu belirtmektedir: “Allah buyurur ki: Bugün, doğruluktan ayrılmayanlara doğruluklarının fayda vereceği gündür. Onlara içinde ırmaklar akan cennetler verilecek, bir daha çıkmamak üzere orada ebediyen kalacaklardır. Allah onlardan râzı olmuş, onlar da Allah’tan hoşnut olmuşlardır. En büyük bahtiyârlık işte budur.” (Mâide 5/119.)

İtaat etmem, Rabbimin rızâsını kazanmak bana yeterlidir. Allah yolunda ve nefsimle cihâd benim huyum ve tabiatimdir. Gözümü aydınlatan ve rûhumu ferahlandıran ise namazdır.” (Zeynüddin el-Irâkī, bu rivâyetin senedini bulamadığını söylemektedir (el-Muğnî an hamli’l-esfâr, IV, 361).

Bir başka hadiste de şöyle buyurmuştur: “Kalbimin meyvesi, ruhumun dinlenmesi Allah’ı zikretmekledir. Benim hüznüm, üzüntüm ümmetim içindir. Özlemim ise Rabbimedir.”

Kaynak: Kadı İyaz, Şifa-i Şerif

İslam ve İhsan

İSLAMİ HAYAT TARZI NASIL OLMALIDIR?

İslami Hayat Tarzı Nasıl Olmalıdır?

HZ. MUHAMMED (S.A.V.) KİMDİR?

Hz. Muhammed (s.a.v.) Kimdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.