Peygamberimiz'in Yetiştirdiği Gençler
Güzel ahlâk, îmânı kemâle erdirir, hayatı tezyîn eder ve sahibini Allâh’ın rızâsına yaklaştırır. Ahlâklı bir insan olmak, Cenâb-ı Hakk’ın güzel sıfatlarıyla bezenmek demek olduğundan, aynı zamanda Allâh’a yakınlığın da bir alâmetidir.
Âyet-i kerîmede: “(Ey Rasûlüm!) Şüphesiz ki Sen yüce (en mûtenâ) bir ahlâk üzeresin…” (el-Kalem, 4) buyrulmaktadır ki, Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i bundan daha güzel bir târifle anlatmak mümkün değildir. Cenâb-ı Hak, insanlık âleminde tezâhür edecek yüce ahlâk ve fazîletlerin zirvesini, bütün insanlığa O’nun örnek şahsında sergilemiştir.
O -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, okuma yazma bilmiyordu. Cebrâîl -aleyhisselâm- Hira’da O’na; “Oku!” dediği zaman cevâbı, “Ben okuma bilmem!” olmuştu. Lâkin O’nun muallimi Cenâb-ı Hak’tı. O’nu Cenâb-ı Hak bizzat okuttu. Cenâb-ı Hakk’ın terbiyesi altında, kıyamete kadar gelecek bütün insanlığa ve cihâna “eşsiz bir muallim” olarak lûtfedildi.
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, nübüvvet vazifesinden evvel dahî, yediden yetmişe herkes tarafından “el-Emîn” ve “es-Sâdık” vasıflarıyla tavsîf edilmişti. Risâlet vazifesinden sonra Mekke’de sergilediği yüksek ahlâk ve şahsiyet, gönüllerin fethine vesile oldu, herkesi kendisine meftûn etti. Vicdanlar o güzel ahlâk etrafında kenetlendi. Dâvetine icâbetle hidâyete erdi. Terbiyesi altında, fazîletler medeniyeti inşâ eden zirve bir nesil yetişti. Hiç şüphesiz İslâm dîni de, îman, takvâ ve güzel ahlâk ile yoğrulmuş bu genç neslin fedakârâne hizmet ve gayretleriyle gönüllerde neşv ü nemâ buldu.
İSLAM’A HİZMETTE GENÇLERİN ROLÜ
Allah Rasûlü’nün hayatı incelendiğinde, O’nun nübüvvet dâvâsında gençlerin müstesnâ bir mevkîye sahip olduğu görülmektedir. Nitekim;
–Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in insanlığı kurtaran dâvâsına umûmiyetle gençlerin gönül verdiğini gördüğümüzde…
–Habeşistan kralının karşısında müslümanların genç sözcüsü Câfer bin Ebî Tâlib’in zekâ ve firâset pırıltıları saçan konuşmasını dinlediğimizde…
–Yeni gelen ilâhî bir dîni temsîlen Medîne’ye muallim olarak gönderilen Mus’ab bin Umeyr’in hayatını incelediğimizde…
–Hicret esnâsında Allah Rasûlü’nün uğrunda canını ortaya koyarak müşriklerin hâin plânlarını alt üst eden cengâverin yirmi yaşlarında bir genç olduğunu öğrendiğimizde…
–Âlemlere rahmet olarak gönderilen Kâinâtın Efendisi’nin Medîne-i Münevvere’deki hizmetçisinin on yaşlarında bir yiğit olduğunu okuduğumuzda…
–Efendimiz’in, on dokuz yaşındaki Hazret-i Üsâme’yi büyük bir ordunun başına kumandan tâyin ettiğini öğrendiğimizde…
Dînimizin emir ve yasaklarını İslâm âlimi genç sahâbîlerden öğrendiğimizde; hem Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in dirâyetini, hem de hayatında gençlerin ne kadar yüce bir mevkiinin bulunduğunu anlamış oluruz.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Genç Dergisi, Sayı: 119
YORUMLAR