Peygamberler Arasında Üstünlük Var mı?

SORULARLA İSLAM

Peygamberler arasında üstünlük var mıdır? Abdullah Sert Hocaefendi, Şifa-i Şerif eserinden “Peygamberleri birbirinden üstün tutmayınız” hadisinin (rivayetinin) tamamını okuyor.

PEYGAMBERLER BİRBİRLERİNDEN ÜSTÜN MÜDÜR?

Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellemin şu sözleri de onun tevâzuunu göstermektedir:

“Beni, Yûnus ibni Mettâ’dan daha üstün tutmayınız.”

Bu konuda Yûnus aleyhisselâm ile ilgili diğer rivâyetler şöyledir:

“Ben, bir kimse Yûnus bin Mettâ’dan daha üstündür demiyorum.” (Buhârî, Enbiyâ 35, nr. 3415.)

“Bir kulun: ‘Ben Yûnus bin Mettâ’dan daha hayırlıyım!’ demesi uygun değildir.” (Buhârî, Enbiyâ 35, nr. 3413; Müslim, Fezâil 166, nr. 2376.)

“Peygamberleri birbirinden üstün tutmayınız.” (Buhârî, Enbiyâ 35, nr. 3414; Müslim, Fezâil 163, nr. 2374)

“Benim Mûsâ peygamberden daha üstün olduğumu söylemeyiniz.”

Bu rivâyetin tamamı şöyledir:

Ebû Hüreyre radıyallahu anhın rivâyet ettiğine göre bir defâsında bir Müslüman ile bir Yahudi kavga ettiler. Müslüman:

“Muhammed’i âlemlere üstün tutan Allah’a yemin ederim ki” deyince, Yahudi:

“Ben de Mûsâ’yı âlemlere üstün tutan Allah’a yemin ederim ki” dedi. Bunun üzerine Müslüman elini kaldırıp Yahudi’nin suratına bir tokat attı. Yahudi doğruca Resûl-i Ekrem Efendimiz’e gitti ve tartıştıkları o Müslüman ile aralarında olup biteni anlattı. Bunun üzerine Peygamberler Sultanı şöyle buyurdu:

“Benim Mûsâ peygamberden daha üstün olduğumu söylemeyiniz. Kıyâmet gününde bütün insanlar ölecek; kabrinden ilk kalkan ben olacağım. Bir de bakacağım ki, Mûsâ Arş’ın bir tarafına yapışmış. Acaba Mûsâ ölenler arasındaydı da benden önce mi ayıldı; yoksa Allah Teâlâ’nın istisnâ edip öldürmediklerinden biri miydi, bilemiyorum.” (Buhârî, Husûmât 1, nr. 2411, Enbiyâ 35, nr. 3408; Müslim, Fezâil 160, nr. 2373.)

“Ölen bir canlının diriltilmesinden Hz. İbrâhim şüphe edecek olsaydı, bu konuda şüphe etmeye biz ondan daha haklı olurduk. Şayet zindanda Yûsuf Peygamberin kaldığı gibi uzun zaman kalsaydım, onu zindandan çıkarmaya gelen adamın dâvetini hemen kabul edip oradan çıkardım.” (Buhârî, Enbiyâ 11, nr. 3372, Tefsîr 12/5, nr. 4694; Müslim, Îmân 238, nr. 151.)

Hadisin tamamı şöyledir:

“Ölen bir canlının diriltilmesinden Hz. İbrâhim şüphe edecek olsaydı, bu konuda şüphe etmeye biz ondan daha haklı olurduk. Hani İbrâhim, Allah Teâlâ’ya ‘Rabbim, ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster.’ dediği zaman, Allah Teâlâ ona:

‘Yoksa buna iman etmiyor musun?’ diye sormuş, o da:

‘Elbette inanıyorum. Ama ölüleri nasıl dirilttiğini görerek gönlüm iyice yatışsın istiyorum.’ demişti.” (Buhârî, Enbiyâ 11, nr. 3372, Tefsîr 2/46, 12/5, nr. 4537, 4694; Müslim, Îmân 238, nr. 151.)

Bakara sûresinin 260. âyetinde belirtildiği üzere, Cenâb-ı Hak onun bu arzusunu yerine getirmişti. Resûl-i Ekrem Efendimiz bu ifâdesiyle şunu demiştir:

İbrâhim aleyhisselâmın Allah Teâlâ’nın kudretinden şüphelenmesi elbette mümkün değildir. Eğer onun bu konuda şüphe ettiği düşünülürse, bizim ondan daha çok şüphe etmemiz gerekir. O kesinlikle böyle bir şüpheye düşmemiştir; ben de aslâ şüphelenmedim.

Yûsuf sûresinde anlatıldığı üzere Yûsuf aleyhisselâm bir iftirâ yüzünden zindana atılmış, yedi sene yattıktan sonra, tâbir ettiği rüyâ üzerine Mısır Kralı onu zindandan çıkarmak istemiş, fakat o, bu teklifi kabul etmeyip, o kadınların ellerini neden kestiğinin soruşturulmasını istemiş, böylece işin gerçeği ortaya çıktıktan ve kendisinin suçsuz olduğu anlaşıldıktan sonra zindandan çıkacağını belirtmişti. Kralın araştırmasından sonra onun suçsuz olduğu anlaşılmış, o da zindandan çıkmayı kabul etmişti. Peygamber Efendimiz bu hadiste:

“Yûsuf aleyhisselâm gibi yedi sene zindanda yattıktan sonra benden dışarı çıkmam istense, hiç durmaz hemen çıkardım. Öyle soruşturma falan istemezdim.” Buyurmuştur.

Peygamber Efendimiz kendisine: “Ey yaratılmışların en hayırlılsı!” diye hitap eden birine, “O, İbrâhim aleyhisselâmdır.” buyurmuştur. (Müslim, Fezâil 150, nr. 2369; Ebû Dâvûd, Sünnet 13, nr. 4672.)

 İnşallah daha sonraki bahislerde, Resûlullah Efendimiz’in tevâzuunu gösteren bu tür diğer hadisler üzerinde durulacaktır.

Kaynak: Kadı İyaz, Şifa-i Şerif