Peygamberlerin Açlıkla İmtihanı
Peygamberler nübüvvetin feyizlerini almaya oruçla hazırlanmışlar, kemâlin zirvesine ulaşınca bir süre insanlık âleminden uzaklaşmış ve kendilerinde melekî vasıflar tecellî etmiştir. Böylece kalbleri ve dimağları, ilâhî vahyin çeşmesi ile dolup taşmıştır.
Bu istikâmette;
Sina Dağı’nın pek kıymetli peygamberi Hazret-i Musâ -aleyhisselâm- Tevrat nâzil oluncaya kadar kırk gün kırk gece aç ve susuz kalmıştır.
Sair Dağı’nın mukaddes peygamberi Hazret-i Îsâ -aleyhisselâm- da, İncil’den ilk kelâmı duyuncaya kadar, kırk gün kırk gece aç ve susuz kalmıştır.
Hazret-i Muhammed -sallâllâhü aleyhi ve sellem- de, Kur’-ân nâzil olmadan önce, tam bir ay Mekke yakınındaki Hıra mağarasında yalnız başına kalmış ve günlerini muhtelif ibâdetlerle geçirmiştir. Sonunda Cibrîl’in sesinden müjdesini almış ve ilâhî feyizlerin nûru, gönlüne doğmaya başlamıştır.
ORUCUN ASIL GAYESİ VE FAYDASI MANEVİDİR
Bu hakîkatler de gösteriyor ki, orucun asıl gâyesi ve fâidesi mânevîdir. Dolayısıyla oruç, bir ibâdet olduğundan, sırf o gâye ile icrâ edilmelidir. Onun yalnız zâhirî faydaları gâye hâline getirilirse, oruç, ibâdet olmaktan çıkar. Yâni oruçlarımızda mide dolgunluklarını önlemek, kilo vermek gibi gâyeler olmamalıdır. Böyle oruçlarda rızâ-yı ilâhî düşünülemez.
Bedenî hareketlerin faydasını kastederek veya gaflet ve kasvet-i kalb ile kılınan namazlar bile bu kabîldendir.
İbâdetler, yalnız rızâ-yı ilâhiyyeyi tahsîl gâyesi ile yapılır. Bu gâyenin gerçekleşmesi için, kalbin seviye kazanması, hamlıktan kurtulup kemâle erişmesi zarûrîdir.
PEYGAMBERİMİZİN RAMAZAN TAVSİYELERİ
Ramazan-ı Şerîfte Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-’in de tavsıyelerinde yer alan belli başlı birtakım husûslara dikkat etmek îcâb eder:
- Kelime-i şehâdet,
- İstiğfâr ve zikir,
- Cenneti tahsîl edebilmek için bolca amel-i sâlih,
- Cehennemden kurtuluş için harâmlardan ve kerâhetten sakınmak,
- İmkânlar nisbetinde çokça hayır ve hasenatta bulunmak, kalbi kırık ve mahzûn kimselerin duâsını almak,
- Oruçlu bir kimseye iftar ettirmek. Ve emsâli...
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, İslam İman İbadet, Erkam Yayınları
YORUMLAR