Peygamberlerin Mucizeleri

Peygamberlerin mucizeleri nelerdir? Peygamberlerin mucizeleri nelerdir? Peygamber Efendimiz’in mucizeleri nelerdir? Peygamberlerin mucizeleri kısaca...

Allah Teâlâ kullarını hidayete ulaştırmak için onlara lutfettiği akıl, vicdan, irade gibi üstün vasıflara ilâveten, müstesna yaradılışlı salih insanları kullarına rehber olarak görevlendirmiştir. Böyle salih kimselerin vahiyle desteklenmiş olanları, peygamberlerdir.

Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz de şöyle buyurmuştur:

“Gönderilen her peygambere, insanların hidayetine vesile olacak bir mucize muhakkak verilmiştir. Bana verilen de Allah’ın bana vahyettiği kelâm türünden olan Kur’ân-ı Kerîm’dir. Bu sebeple kıyamet günü ümmetimin diğer ümmetlerden sayıca daha çok olmasını ümit ediyorum.” (Buhârî, İ’tisam 1, Müslim, Îmân, 279)

Allah Teâlâ, zamanla insanlar tarafından bozulan ilâhî vahyin muhtevasını, yeni bir peygamber gönderip sosyal gelişmeye uygun birtakım hükümlerin ilâvesiyle tekrar bildirir. Bu durum, Âdem -aleyhisselâm-’dan son peygamber olan Hazret-i Muhammed Mustafâ -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e kadar hep böylece devam etmiştir.

Allah Teâlâ, bir peygamber gönderdiğinde, insanlar ona:

“–Sen madem peygamber olduğunu iddia ediyorsun, o hâlde bize insanüstü, fevkalâde bir hâdise (mucize) göster?” derler.

O gelen peygamber de yaşadığı zamanın en revaçta olan sahasında, insan takatinin üzerinde harikulade bir hâdise gösterir. Kalbini tamamen gaflet bürümemiş olan kimseler:

“–Evet, sen bir peygambersin!” diyerek iman ederler. Buna karşılık kalp âlemi nefsani arzu ve günahlarla büsbütün kararmış olanlar da onu sihirle itham eder ve düşmanlık yolunu tutarlar. Bu bakımdan her peygamberin, devrinin icabına göre birçok mucizeler gösterdiği, tarihî bir gerçektir.a

Mesela, Hazret-i İsa’nın zamanında en makbul ilim tıptı. Hastaları iyi eden tabiplere son derece hürmet ve itibar edilirdi. Bundan dolayı Hazret-i İsa’ya, tabipleri bile âciz bırakan mucizeler verildi: Âmâları görür hâle getirmek, ölüleri diriltmek gibi… Yine İsa (aleyhisselam) babasız olarak dünyaya gelmiş ve beşikte bir çocukken insanlarla konuşmuştur:

“Şüphesiz ben Allah’ın kuluyum. Bana kitabı (İncil’i) verdi ve beni bir peygamber yaptı.”[1]

Hazret-i Musa’nın, yaşadığı devirde ise sihir sahasında çok ileri gidildiği için kendisine sihirbazları susturup alt edecek bir mucize verilmiştir.

Salih (aleyhisselam), devrinde de deve birçok ihtiyacı gören değerli ve makbul bir hayvan olduğundan kavmi, ondan ısrarla kayadan bir deve çıkarmasını istemiştir. Salih (aleyhisselam) da bunun için Allah’a dua etmiş ve bu olay gerçekleşmiştir:

(Salih’e şöyle demiştik:) “Şüphesiz biz, onlara bir imtihan olmak üzere, o dişi deveyi göndereceğiz. Şimdi onları gözetle ve sabret.”[2]

İbrahim (aleyhisselam) devrindeyse Nemrut zalimliğiyle meşhurdu. Onun zulmünden hiç kimse kurtulamazdı. Nihayet Nemrut İbrahim (aleyhisselam)’ı ateşe atarak yakmak istedi. O, kâfirler tarafından kendisi için hazırlanmış büyük bir ateşe atıldığında ateş ona zerre kadar bile zarar vermedi. Hatta bir gül bahçesine döndü. Kur’an’da bu mucize şöyle anlatılır.

“Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve esenlik ol” dedik.[3]

[1] Meryem suresi, 30. ayet.

[2] Kamer suresi, 27. ayet.

[3] Enbiyâ suresi, 69. ayet.

İslam ve İhsan

MUCİZE VE DİĞER HARİKULÂDE HADİSELER

Mucize ve Diğer Harikulâde Hadiseler

HZ. MUHAMMED (S.A.V.) KİMDİR?

Hz. Muhammed (s.a.v.) Kimdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.