Peygamberlerin Sıfatları Nelerdir?
Peygamberlerin sıfatları nelerdir? Madde madde peygamberlerin sıfatları...
Kur’an’da belirtildiği üzere Yüce Allah, asırlar boyunca peygamberler göndermiş, insanları onlar aracılığı ile gerçeği kabul edip yaşamaya çağırmıştır. Kendilerine peygamber gönderilmeyen hiçbir toplum yoktur.
Nitekim Kur’an’da “Geçmiş her ümmet içerisinde de mutlaka bir uyarıcı peygamber bulunagelmiştir.” (Fatır, 35/24.) buyrulur.
PEYGAMBERLERİN SIFATLARI
- 1-Sıdk
Peygamberler, söz ve fiillerinde daima doğruluk üzeredirler. Onların söz ve filleri birbirinin aynası durumundadır. Onların yalan söylemeleri imkansızdır. Onların doğrulukları kendilerine iman etmeyenler tarafından bile tasdik edilmiş bir yüceliktir. Mesela şu hâdise Hz. Peygamber’in doğruluğunu ispat eden önemli bir olaydır.
Bizans imparatoru Herakliyus, Hz. Peygamber hakkında malumat edinmek için henüz iman etmemiş olan Ebu Sufyan’a “Onun hiç sözünde durmadığı oldu mu?” diye sormuş, Hz. Peygamber’e muhalif olmasına rağmen Ebu Sufyan “Hayır, o verdiği her sözü tutar” diyerek Hz. Muhammed’in dosdoğru bir insan olduğunu itiraf etmiştir.
Peygamberlik için doğruluk hayatî bir önem arzetmektedir. Allah’tan getirdiklerini insanlığa tebliğ etmek durumunda olan peygamberlerden doğruluğu, dürüstlüğü ihlal edip gölgeleyecek yalan, hainlik gibi özellikler sadır olmamıştır. Bu özelliklerin sıradan insanlar için dahi tasvip edilmesi mümkün olmadığına göre, insanlar için inandırıcı olmak durumundaki peygamberler hakkında düşünülmesi ise mümkün değildir. Yalan söylediği vaki olan bir peygamberin, halkının gözünde inandırıcılığı kalmaz, tebliğ ettiği konularda hangisinin doğru hangisinin yanlış olduğu bilinemez.
- 2-Emanet
Peygamberler, beşeriyetin en güvenilir insanlarıdır. Mümin olmayanlar bile peygamberlere sonsuz bir güven içerisinde olmuşlardır. Nitekim Hz. Peygamber hakkında söylenen Muhammed’ül-emin tabiri, müşriklerin bile dillerinden düşmezdi. Onlar en kıymetli emanetlerini yakınlarına değil, Hz. Muhammed’e teslim ederlerdi. Hatta Hz. Muhammed (s.a.) hicret edeceği zaman dahi yanında müşriklerin bir takım emanetleri vardı. Hz. Peygamber, ölüm tehlikesine rağmen Hz. Ali’yi Mekke’de bırakıp bu emanetleri sahiplerine teslim ettirmişti.
Bir peygambere emanete hıyanet yaraşmaz. Bu husus, peygamberlerin kendi yaşantılarında güvenilmeyen kimseler oldudukları sonucunu doğurur. Bu da onların inandırıcılığını ve getirdiklerine inanmayı engeller.
- 3-Fetanet
Fetanet, peygamberlerin zeki, akıllı ve dikkatli olmaları anlamına gelen bir sıfattır. Zıddı olan ahmaklık, peygamberler hakkında düşünülemez. Peygamberler son derece akıllı, zeki, dikkatli ve karşısındakileri ikna gücüne sahip olan kimselerdir.
Peygamberler akıllı ve zeki oldukları için kendilerine vahyedilen âyetleri kolayca anlar, ezberler ve muhafaza ederlerdi. Kur’an-ı Kerim’de “Biz sana Kur’an’ı okutacağız ve asla onu unutmayacaksın.”[1] buyurularak Hz. Peygamber’e Allah tarafından üstün bir zeka ve hafıza yeteneğinin verilmiş olduğuna dikkat çekilmektedir.
- 4-Tebliğ
Tebliğ, peygamberlerde bulunması gereken vasıflardan birisidir. Peygamberler, aldıkları emir ve yasakları aynen, eksiltmeden ve artırmadan insanlara ulaştırmakla vazifelidirdir. Tebliğin zıddı olan gizlemek (kitman), peygamberler hakkında caiz değildir. Her peygamber kimseden korkmadan, çekinmeden ve her türlü tehlikeye goğüs gererek bu elçilik vazifesini yerine getirir. Aldığı bütün vahiyleri eksiksiz olarak ümmetine tebliğ eder.
Peygamberler tebliğlerinde yanlış yaparlarsa vahiy vazifesine hainlik etmiş ve Allah’ın kendilerine verdiği risalet görevini yerine getirmemiş olurlar. Nitekim âyette şöyle buyurulmuştur: “Ey peygamber! Rabb’inden sana indirileni tebliğ et. Eğer tebliğ vazifesini yapmazsan risalet görevini yerine getirmemiş olursun.”[2]
Peygamberler, dini tebliğ ederken, dini hüküm ve esasları açıklama, öğretme, ümmetini kötülüklerden temizleme ve arındırma vazifesini de yerine getirmiş olurlar.
Peygamberler, devamlı olarak vahyin kontrolü altında bulunduklarının bilinci içindedirler. İnsanaları inandıkları takdirde güzel şeylerle müjdeleme, inkar ettiklerinde de kendilerini tehlikelerlere karşı uyarma ve onları Allah’ın yoluna davet etme metodunu kullanmışlardır. Onlar, her türlü sıkıntıya rağmen inkarda devam edenleri yine kendi hallerine terketmeyerek mesajlarını hatırlatmaktan da geri durmamışlardır.
Peygamberler, tebliğ vazifelerini bütün samimiyetleriyle dünyevî bir karşılık beklemeden yapmış ve mükafaatlarını da Allah’tan beklediklerini bildirmişlerdir. Nitekim âyette “Buna karşı ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan ancak âlemlerin Rabb’i olan Allah’tır.”[3] buyurulmuştur.
- 5-İsmet
İsmet sıfatı, peygamberlerin günah işlememesi ve günahlardan korunmuş olmaları anlamına gelen bir terimdir. Peygamberler, Allah’ın kulları arasından seçtiği, özellikle onları bu vazife için hazırlamış olduğu elçilerdir. Âyette “Doğrusu onlar, bizim katımızda seçkin ve iyi kimselerdir.”[4] buyurulmuştur.
Diğer bir âyette ise şöyle buyurulmuştur: “Müşrikler, sana vahyettiğimizden başka bir şeyi yalan yere bize isnad etmen için seni neredeyse, sana vahyettiğimizden saptıracaklar ve ancak o takdirde seni candan bir dost kabul edeceklerdi. Eğer seni korumamış olsaydık, neredeyse birazcık onlara meyledecektin.”[5]
Söz konusu âyetler, Allah Teala’nın peygamberimizi müşriklere uymak ve onlara yardımcı olmaktan koruduğunu haber vermektedir. Allah Teala’nın engellemesi ve sebat vermesiyle Resülüllah’ın korunmuşluğu açık bir şekilde ifade edilmiştir.
Meleklerde olduğu gibi peygamberlerden günah işleme özelliği bütünüyle alınmış değildir. Ancak onlar Allah’ın kendilerine bahşettiği güçlü iradeleri ile günahlardan uzak dururlar. Başka bir ifade ile ismet sıfatı, günah işletmeyen bir özellik değildir. Nitekim peygamberlerin zelle niteliğinde küçük hatalar yaptıkları görülmüştür.
Mesela Hz. Peygamber’in kendisine gelen ama Abdullah b. Ümmi Mektum’e surat asıp yüzünü ekşitmesi buna bir örnek sayılabilir. Peygamberler, hata yaptıkları bu tür durumlarda kendi başlarına bırakılmayıp Allah Teâlâ tarafından uyarılmış ve doğru yola yöneltilmişlerdir. Hatalarının farkında olan peygamberler ise hemen Allah’a yönelip yaptıkları hatadan dolayı tevbe-istiğfar etmişlerdir.
İslâm alimlerine göre peygamberler, özellikle nübüvvetten sonra masum kabul edilmişlerdir. Ancak onlar peygamberlik öncesinde de toplum içerisinde saygın kimseler olarak telakki edilmiş, söz ve fiillerine itibar edilmiştir. Toplum içerisinde onlardan şahsiyetlerini zedeleyecek, onurlarını kıracak ileride tebliğ vazifelerine engel olabilecek her türlü yüz kızartıcı davranışlardan uzak durmuşlardır.
Peygamberler, özellikle iman ve tebliğ konusunda masumdurlar ve onların bu konulardaki masumluğunda şüphe yoktur. Başka bir ifade ile onlar, hayatlarının hiçbir döneminde küfür, şirk, nifak, Allah’a itaatsizlik gibi imanî konularda tevhidi zedeleyici hiçbir davranışta bulunmamışlardır. Aynı şekilde onlarda, kendilerine vahyedilenleri gizleme, değiştirme, eksiltme ve çogaltma gibi tebliğ vazifelerine halel getirebilecek hiçbir davranış görülmemiştir.
Dipnotlar:
[1] A’la, 87/6.
[2] Maide, 5/67.
[3] Şuara, 26/109.
[4] Sad, 38/47.
[5] İsra, 17/73-74.
Kaynak: Dr. Erdoğan Baş, Salih İnci, Ana Hatlarıyla Yahudilik Hıristiyanlık ve İslâm, Erkam Yayınları