Pisa Kulesi'nden Daha Eğri

Elazığ'da tarihi Harput Mahallesi'nde bulunan ve 800 yılı aşkın süredir ayakta duran Ulu Cami'nin minaresinin eğikliğinin 3,5 ile 7 derece arasında olduğu yapılan ölçümlerle belirlenirken, Pisa Kulesi'nden bile eğik olduğu tescillenmiş oldu. Minareyle ilgili bilgi veren Fırat Üniversitesi'nden Doç. Dr. İsmail Aytaç, camiye bir an evvel müdahale edilmesi gerektiğini söyledi. Minaredeki açılmaların devam edebileceğini anlatan Doç. Dr. Aytaç, sanat tarihi ve teknik hocaların bir araya gelerek cami için bir çözüm bulmaları gerektiğini kaydetti.

Bin 157 yılında Artuklu hükümdarı Fahrettin Karaaslan tarafından inşa ettirilen Elazığ Harput Ulu Cami'nin eğik minaresi, ziyarete gelenlerin ilgisini çekiyor. Eğriliği ile İtalya'da bulunan Pisa Kulesi'ni andıran minarenin geleceğe aktarılması için Malatya Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından 3'er aylık takiplerle 2 yıl süren ölçümler yapıldı. Yapılan ölçümlerde minarenin 3,5 ile 7 derece arasında eğik olduğu belirlenmesi ile 3,99 eğikliği bulunan Pisa Kulesi'nden daha eğik olduğu tespit edildi. Yapılan ölçümler sonrasında, eğri minarenin geleceğe aktarılması için proje hazırlanması hedeflendiği öğrenildi.

MİNARENİN EĞRİLİĞİ 3,5 İLE 7 DERECE ARASINDA

Eğri minare ile ilgili bilgi veren Fırat Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç.Dr. İsmail Aytaç, "Son iki yılda 3 aylık periyotlarla teknik incelemede ve eğrilik açı ölçümlerinde 7 derecelik bir açı ile eğimi olduğu tespit edildi. Pisa Kulesi'nin 3,99 derece eğik olduğu düşünülürse Ulu Cami'nin minaresi 3,5 ile 7 derece ile ondan daha eğiktir. Minare, günümüze kadar gelebilmiş olması bakımından önemli bir eser. Bu minarenin özellikle hafızalarda eğri kalışı itibari ile restorasyonlarında tamamen düzeltilmek yerine mevcut durumunun korunması önem kazanmaktadır. Son Vakıflar Bölge Müdürlüğünün yapmış olduğu raporlarda, bu minarenin düşen orijinal sırsız tuğla parçalarının tekrar yapıştırılarak dondurulması öneriliyor. Bu doğru bir yaklaşımdır" ifadelerini kullandı.Minarede son 2 yılda 2-3 milimlik de olsa doğuya doğru açılmalar meydana geldi.BİR AN ÖNCE MÜDAHALE EDİLMESİ GEREKİYOR

Yapılan ölçümlerin öneminin büyük olduğunu da aktaran Aytaç, özellikle mevcut ölçümleri takip ederken minarede son 2 yılda 2-3 milimlik de olsa doğuya doğru açılmalar olduğunun görüldüğünü kaydetti. Açılmaların devam etmesi halinde çok beklemeden minareye müdahale edilmesi gerektiğinin altını çizen Aytaç, "Bu müdahaleyi yaparken bir teknik ekibin sanat tarihi hocalarının ve teknik hocalarının birlikte karar vermesi gerekiyor. Harput'un sembolik haline gelmiş eğri minaresinin, yıkılmasını da önlemek durumundayız. Bizim tabi ki bir sanat tarihçi, bir Harputlu olarak, Ulu Cami'nin bu minaresinin en azından plastik müdahalesinin olabildiğince en kısa sürede sağlamlaştırılması sonra izlenimlere göre de mümkün olan en kısa sürede el atılması gerekiyor. Zor bir eser, müdahale edildiğinde geri dönüşü olmayan riskler de taşıyabilir. Ama ne olursa olsun geç kalma gibi bir riskimizde var. Onun için bu ekibin bir an önce bir araya gelip karar verip harekete geçmesi gerekiyor" dedi.

850 YILLIK BİR YAPI

Bir minareyi hiç bir mimarın eğri yapmayacağını da anlatan Aytaç, "Eğri yapıldığı zaman yıkılma durumunda can riski taşır. 850 yıllık bir yapıdan bahsediyoruz. Zamanla depremler ve zemin oynamasıyla, yıkılma, eğilme riski oluşuyor. Ulu Cami'deki bu minarenin de öyle olduğunu tahmin ediyoruz. Şerefeden sonrası zaten orijinal değil, petek ve külah kısmı eğrelti duruşundan da belirli. Fakat bunun da daha restorasyonu uygun bir mantıkla üst kısmında yeniden elden geçirilmesi lazım. Çünkü çok sıradan tuğlalarla kapatılmış. Minarenin eğriliğini koruyarak ne yapmak gerekiyorsa yapmakta fayda var" diye konuştu.

Kaynak: İHA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.