Pişmanlık Nedir Ya Resulullah?

Tasavvuf

Peygamber Efendimizin “Pişmanlık nedir Ya Resulullah?” diye soran sahabeye verdiği cevap.

Şâh-ı Nakşibend Hazretleri buyurur:

“Derviş fakirler, ehl-i nakittirler, peşin çalışırlar; işlerini yarına bırakmazlar. Bu­nun içindir ki; «es-sûfî, ibnüʼl-vakt: Sûfî, günün adamıdır.» demişlerdir.”

Ömür, bir defaya mahsus olarak lûtfedilmiş, ne zaman biteceği meçhul, fakat sınırlı bir sermâyedir. Onun bir ânı bile sonsuz bir saâdet veya felâketin tohumu olabilecek kadar mühimdir.

Müʼmin, hayatının her ânını bu şuur ve dikkat ile değerlendirmelidir. Geçen günlerin bir daha geri gelmeyeceğinin idrâkiyle, yaşamakta olduğu her ânı ebedî hayatı için en verimli şekilde değerlendirmenin gayreti içinde olmalıdır. Kendisine âhiret azığı hazırlama hususunda bugününü ganimet bilmeli, yapacağı hiçbir hayrı sonraya ve varlığı meçhul yarınlara bırakmamalıdır. Zira hayırlı amellerini erteleyip de ihmalkârlık gösterenler hakkında; “Yarın yaparım diyenler helâk oldu.” buyrulmuştur.

Cenâb-ı Hak, bu hususta biz kullarını şöyle îkaz buyurmaktadır:

“Ey îmân edenler! Sizi ne mallarınız ne de evlâtlarınız Allâh’ın zikrinden alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar hüsrâna uğrayanların ta kendileridir.

Herhangi birinize ölüm gelip de: «Ey Rabbim, beni yakın bir zamana kadar geciktirsen de sadaka versem ve sâlihlerden olsam!» demesinden evvel, size rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayın.

Zira Allah Teâlâ, hiç kimseyi eceli gelince asla geri bırakmaz. Allah ne yaparsanız, hakkıyla haberdardır.” (el-Münâfikûn, 9-11)

İLYAS ALEYHİSSELAM VE AZRAİL

Rivâyete göre İlyas -aleyhisselâm-, Ölüm Meleği’ni karşısında görünce dehşete kapılarak ürperir. Azrâil -aleyhisselâm-, bunun sebebini merak ederek:

“−Ey Allâh’ın Peygamberi! Ölümden mi korktun?” diye sorar.

İlyas -aleyhisselâm- cevâben:

“−Hayır! Ölümden korktuğum için değil, dünya hayatına vedâ edeceğim için bu hâldeyim…” der. Sonra da sözlerine şöyle devam eder:

“−Dünya hayatında Rabbime kulluk yapmaya, iyilikleri emredip kötülüklerden men etmeye gayret ediyor, vaktimi ibadet ve amel-i sâlihlerle geçiriyor, güzel ahlâk ile yaşamaya çalışıyordum. Bu hâl benim huzur kaynağım oluyor, gönlüm sürur ve mânevî neş’elerle doluyordu. Ölünce bu zevk ve lezzetlerden mahrum olacağım ve kıyâmete kadar mezarda rehin kalacağım için mahzun olmaktayım!”

Bu sebeple ölüm gelmeden evvel, fırsat eldeyken, bütün gayretimizle bol bol amel-i sâlih işlemeye çalışmalıyız. Zira amel sandığını doldurmak için gün bugündür. Ecel gelip çattıktan sonra ne kabirde ne de mahşerde sâlih amel işleme imkânımız olmayacak.

Bu gerçeğe binâen Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz de, biz ümmetini îkaz sadedinde:

“–Ölüp de pişmanlık duymayacak hiçbir kimse yoktur.” buyurmuştu.

“–O pişmanlık nedir yâ Rasûlâllah?” diye soruldu.

Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“–(Ölen), muhsin (ihsan sahibi, hayır ehli, sâlih) bir kişi ise, bu hâlini daha fazla artıramamış olduğuna; şayet kötü bir kişi ise, kötülükten vazgeçerek hâlini ıslah etmediğine pişman olacaktır.” cevabını verdiler. (Tirmizî, Zühd, 59/2403)

Bunun içindir ki Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, eldeki zamanın kıymetini bilip hayırda yarışmayı teşvik eder ve ashâbına sık sık;

“Bugün Allah için bir yetim başı okşadınız mı? Bir hasta ziyaretine gittiniz mi? Bir cenâze teşyîinde bulundunuz mu?” diye sorardı. (Müslim, Fedâilu’s-Sahâbe, 12)

Velhâsıl ibadet ve hayırlı işlerin birini bitirip hemen diğerine koşmak; herhangi bir zamanın ibadetsiz ve hayırdan uzak geçmesine fırsat vermemek ve Rabbimiz’in şu tâlimâtına ciddiyetle itaat etmek îcâb eder:

“Bir (hayırlı) işi bitirince, hemen başka bir (hayırlı) işe giriş! Hep Rabbine yönel!” (el-İnşirâh, 7-8)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Şah-ı Nakşibend (rahmetullahi aleyh) Erkam Yayınları