Prof. Dr. İlber Ortaylı Tarihçi Halil İnalcık'ı Anlattı

Prof. Dr. İlber Ortaylı, Halil İnalcık'ın vefatının 5. yılında hocasını anlattı. Ortaylı, "Çalışmaya da ölünceye kadar devam etti. 90 yaşından sonra bile kalemi eline aldı. Halil İnalcık demek, yoğun çalışan bir Türk demektir." dedi.

Osmanlı ve Balkan tarihi üzerine hazırladığı eserlerle dünya çapında saygı gören ve "Tarihçilerin Kutbu" olarak nitelendirilen Prof. Dr. Halil İnalcık, vefatının 5. yılında anılıyor.

Yüz yıllık ömrünün son dönemine kadar çalışan ve üreten İnalcık, ortaya koyduğu ilmi çalışmalarla sadece Türkiye'nin değil dünyanın da en saygın tarihçileri arasında yer aldı.

Babası Kırım göçmenlerinden Seyit Osman Nuri Bey ve annesi Ayşe Bahriye Hanım olan Halil İnalcık, 7 Eylül 1916'da İstanbul'da dünyaya geldi.

İlk ve ortaokulu Ankara ve Sivas'ta okuyan, liseyi Balıkesir Necati Bey Muallim Mektebi'nde tamamlayan İnalcık, lisans eğitimini ise 1935'te Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesinde yaptı.

Çalışmasıyla Prof. Dr. Fuat Köprülü'nün dikkatini çekti

Yeniçağ Tarihi Bölümünde yaptığı bir çalışma ile Prof. Dr. Fuat Köprülü'nün dikkatini çeken İnalcık, onun tavsiyesi ile ilmi yardımcı olarak görevlendirildi.

"Tanzimat ve Bulgar Meselesi" adlı doktora tezini 1942'de veren İnalcık, 1943'te "Viyana'dan Büyük Ricat"e Osmanlı İmparatorluğu ve Kırım Hanlığı" başlıklı teziyle doçent oldu.

1945'te aynı üniversitede Arap Dili ve Edebiyatı Bölümünden Şevkiye Işıl ile dünya evine giren Halil İnalcık'ın bu evlilikten kızı Günhan dünyaya geldi.

Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesinde dersler veren İnalcık, 1947 yılında Türk Tarih Kurumu üyeliğine seçildi.

Avrupa'da Osmanlı tarihine ait kaynakları araştırdı

Üniversite tarafından 1949'da İngiltere'ye gönderilen İnalcık, burada Osmanlı tarihine ait kaynakları araştırdı, önemli tarihçilerle tanıştı.

Halil İnalcık, 1952'de "Viyana Bozgun Yıllarında Osmanlı-Kırım Hanlığı İşbirliği" teziyle profesörlük unvanı aldı.

Columbia, Princeton, Pennsylvania, Harvard üniversitelerinde ziyaretçi profesör olarak dersler veren İnalcık, ABD'de Osmanlı-Türk tarihi araştırmalarının gelişimine büyük katkı sağladı.

Chicago Üniversitesinde Osmanlı Tarihi Kürsüsü'nü kurdu

Öğrenci olarak girip hocalık yaptığı Ankara Üniversitesinden 1972'de emekli olan İnalcık, Chicago Üniversitesinde Osmanlı Tarihi Kürsüsü'nü kurdu.

Chicago Üniversitesinden de 1986'da emekliye ayrılan İnalcık, 1993 yılında Bilkent Üniversitesinde Tarih Bölümünü kurarak, 23 yıl boyunca yüksek lisans ve doktora öğrencilerine seminer dersi verdi.

2003 yılında aynı üniversitede Halil İnalcık Center for Ottoman Studies adlı bir merkez kuran İnalcık, yıllardan beri çeşitli arşivlerden topladığı belge ve defterlerin kopyalarını, yarım kalmış araştırma metinlerini, binden fazla ayrı basımı ve diğer materyalleri bu merkeze bağışladı.

İnalcık, iyi düzeyde İngilizce, Fransızca, Almanca'nın yanı sıra orta düzeyde de Arapça, Farsça ve İtalyanca biliyordu.

Dünyanın sayılı bilim insanları arasında gösterildi

Uluslararası çapta şöhreti olan İnalcık, Cambridge Uluslararası Biyografi Merkezi tarafından dünyada sosyal bilimler alanında sayılı 2 bin bilim insanı arasında gösterilirken Türk, Amerikan, İngiliz, Sırp ve Arnavutluk akademilerine üye seçildi. Çok sayıda ödül ve nişan verilen İnalcık, birçok üniversiteden de fahri doktora unvanı aldı.

Hali İnalcık, Prof. Suraiya Faroqhi ile birlikte E. J. Brill'in (Leiden) yayımladığı "The Ottoman Empire and Its Heritage" (Osmanlı İmparatorluğu ve Mirası) serisinin editörlüğünü üstlenirken, 2005 yılına kadar bu seriden yayınlanan 38 ciltlik çalışma, Osmanlı tarihini Batı dünyasına tanıtan belli başlı eserler arasında yer aldı.

Prof. Dr. Halil İnalcık, 2002'de İslam Konferansı Teşkilatı tarafından "Teşekkür Plaketi" ve Kültür Bakanlığı "2002 Kültür ve Sanat Büyük Ödülü"ne layık görüldü.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatıyla özel ulema kabri yapıldı

İnalcık, 25 Temmuz 2016'da Ankara'da tedavi gördüğü hastanede vefat etti.

Cenazesi, Bakanlar Kurulu kararıyla çok sevdiği Osmanlı padişahı olan Fatih Sultan Mehmet'in de türbesinin bulunduğu Fatih Camisi Haziresine defnedildi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatı ile İnalcık'ın mezarı, geleneksel Osmanlı ulema kabri şeklinde yapıldı.

Eserleri

Prof. Dr. Halil İnalcık'ın eserleri temelde siyasi tarih, sosyal ve ekonomik tarih, kurumlar tarihi, devlet yapısı ve felsefesi, hukuk, ticaret, toplumsal tabakalar, üretim, vergi, bürokrasi, demografik yapı, şehir tarihi ve sentez eserleri kapsamında Osmanlı sosyal ve ekonomik tarihini aydınlatmaya dönük çalışmalar olarak gruplandırılabilir.

Yayınlanmış yüzlerce makalesi bulunan İnalcık'ın basılmış kitaplarından bazıları ise şunlar:

Osmanlı Tarihinde İslamiyet ve Devlet, Devlet-i Aliyye, Tarihe Düşülen Notlar, Osmanlı İmparatorluğunun Ekonomik ve Sosyal Tarihi, 1445 Tarihli Paşa Livası İcmal Defteri, Türklük Müslümanlık ve Osmanlı Mirası, Osmanlılar ve Haçlılar, Osmanlı ve Modern Türkiye The Survey of İstanbul 1455, Rönesans Avrupası, Tanzimat, Kuruluş, Osmanlı'da Devlet, Hukuk, Adalet, Studies in the History of Textiles, İznik Throughout History, Kuruluş ve İmparatorluk Sürecinde Osmanlı, Osmanlı ve Dünya, Has Bağçede Ayş-u Tarab, Osmanlı Tarihinde Efsaneler ve Gerçekler, Adalet Kitabı, Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600), Şair ve Patron, Atatürk ve Demokratik Türkiye.

"Kendisinde tarih babında aradığım soruların cevaplarını buldum"

Prof. Dr. İlber Ortaylı, Halil İnalcık'ın vefatının beşinci yılında hocasını anlattı.

İnalcık ile aile dostu olduklarını bu nedenle çok genç yaşta kendisini tanıma fırsatı bulduğunu belirten Ortaylı, "İlk tanıştığımda çocuktum, asıl Mülkiyeye girdiğimde tanışmış sayıyorum. Kendisinde tarih babında aradığım soruların cevaplarını buldum. Üslubu ve metodolojisi dikkatimi çekti. Türkiye'de her zaman bir amatör tarihçilik vardır, siyaset alanında, günlük hayatta gezilir. Metottan ve kaynaklardan uzak, çok ezbere konuşmaya dayanır. Böyle bir hoca olmadığını anladım." diye konuştu.

İlber Ortaylı, şöyle devam etti:

"Öbürleri zannediyorum kendilerini anlatma durumunda onun gibi değillerdi, onun kadar kendilerini ifade edemiyorlardı. Fuat Köprülü'nün kıymetli talebelerindendi ve aynen onun gibi bir edebi üslubu vardı. O özgün bir üsluptu, kendi şahsına münhasırdı. Kaynaklara inen tek tarihçi o değildi yani başka hocalarımız da vardı. Fakat onların içerisinde derhal anlaşılıyor ki mukayeseli hareket eden, başka yeni kaynakları arayan bulan ve onları kullanan biriydi. Edebiyat bilgisi kuvvetliydi, Farsça divan okuyabilirdi. Bu da ona has bir özellikti. Sonra zaten ortaya çıkmıştır ki bu muasır edebiyat tarihçilerimizden daha güçlü bir yanıydı. Edebi teknikleri iyi bilen hatta yerine göre şiir yazabilen tarzda biriydi. Şanslıydı, Abdülbaki Gölpınarlı'nın yanında talebelik yapabilmiştir."

"Yeni kaynakları kullandı, yeni metotlarla dünyaya açıldı"

Eski Türk nesillerinin Avrupa'ya çıkmakta şanslı olmadığını, dış dünyaya açılma şansına kolay sahip olamadıklarını anlatan Ortaylı, "Halil Hoca'nın da İkinci Cihan Harbi'nden sonraki yıllara kadar böyle bir şansı olmadı ama bu olmadı diye dil öğrenmemiş değildi. Avrupa dillerini oturup, mükemmelen öğrenmişti. Dil bakımından zengindi. Yeni kaynakları kullandı, yeni metotlarla dünyaya açıldı. Balkan tarihine yeni görüşler getirdi. Bu sayede de Halil Hoca oldu." dedi.

Prof. Dr. Ortaylı, İnalcık'ın, sürekli çalışmaya ve tetkik etme erken yaşlarda başladığını vurgulayarak, "1939 mezunudur. 1941'de doktorasını vermiştir. Çalışamaya da ölünceye kadar devam etti. Çok meşhur bir deyim vardır, '100 sene yaşa 100 sene öğren' diye hakikaten öyleydi. 90 yaşından sonra bile kalemi eline aldı. Halil Bey demek, yoğun çalışan bir Türk demektir." ifadelerine yer verdi.

İnalcık'ın sağlığına çok dikkat ettiğine vurgu yapan Ortaylı, şunları kaydetti:

"Sağlığı kadar çalışmasına da dikkat ederdi. Düzgün çalışan biriydi. Öğrenciyi ciddiye alırdı çok şey öğretirdi, ciddi olmalarını da beklerdi, sert bir hocaydı. Lisans ve doktora öğrencisiyle ciddi olarak uğraşan, takip eden bırakın Türkiye'yi dünyada nadir bulunan profesörlerdendi. Ayrıca yormazdı da, toparlayan, teşvik eden bir hocaydı. Zaten insanlar, iyi bir hoca olduğunu 3 kıtada da söylüyor. Bizim için bir örnektir. Tarihçiler panteonunda yerini almıştır."

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.