Rabbe Yakınlığın En Mühim Vesilesi
Rabbe yakınlığın en mühim vesîlesi; aşk ve vecd içinde, huşû ile îfâ edilen ibadetlerdir. Mü’min, ibadetlerini ve bilhassa zikrini bu şuurla yapabildiği zaman Hakk’ın yakınlığına nâil olur. Fakat nefsânî arzuları gönlünü işgâl edip onu Hakk’ın huzûrundan gâfil kıldığı takdirde, dili ne kadar Hakk’ın ismini zikrederse etsin, rûhu bir adım bile mesafe almaktan âciz kalır.
Kâmil mânâda zikredebilmek için, Cenâb-ı Hakk’ı mânen gönülde hissedip O’ndan gayrı hiçbir şeyi düşünmemek îcâb eder. Bunun için de önce nefsi haram ve şüphelilerden arındırmak, sonra da kalpten fânî muhabbetleri ve mâsivâ düşüncelerini boşaltmak gerekir. Zira zikrin nûru, zâkirin hâli ölçüsündedir.
Fânî hayâtın yaldızlarına aldanmayıp nefeslerini zikirle ihyâ edebilen sâlih kulları, Rabbimiz şöyle haber vermektedir:
“…Allâh’ın adını anmak için O’nun irâdesiyle inşâ edilen mâbedlerde sabah-akşam Cenâb-ı Hakk’ı tesbîh eden adamlar vardır. Onlar, ne ticaret ne de alışverişin kendilerini Allâh’ı zikretmekten, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyamadığı insanlardır. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar. Çünkü (o günde) Allah, onları yaptıklarının en güzeliyle mükâfatlandıracak ve lûtfundan onlara fazlasıyla verecektir. Allah, dilediğini hesapsız rızıklandırır.” (en-Nûr, 36-38)
Yine Rabbimiz, dünyaya dalarak îman hassâsiyetini ve kalbî rikkati kaybetme tehlikesinden sakınmamız için büyük bir îkazda bulunmaktadır:
“Îmân edenlerin, Allâh’ı zikretme ve O’ndan inen Kur’ân sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı daha gelmedi mi?..” (el-Hadîd, 16)
Ne ibretlidir ki bu âyet-i kerîme, Mekke’de binbir çile içinde büyük bir îman mücâdelesi verdikleri hâlde, hicretten sonra biraz rahata kavuştukları için zühd, takvâ ve gayretleri gevşeyen bir kısım sahâbîyi îkâz etmek üzere nâzil olmuştur.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlâkından 2, Erkam Yayınları, 2012