Râbıta-i Mevt Nedir?

Beşer idrâkinin mücerredi görmesi veya hissetmesi, onu bir eşyâya veya şekle nisbet etmeden kolay kolay gerçekleşmez. İlim âlimde, aşk âşıkta ve sanat da sanatkârda sergilenir. Mücerredi sergisiz takdîm, imkânsızdır.

Usta-çırak, hoca-talebe v.s. gibi bütün münâsebetler, yine râbıta ile alâkalıdır. Râbıta ile mürşid, kalbindeki mânevî husûsiyetleri sâlike ilkâ eder.

Nasıl fizikî beraberlikte mürşid-i kâmilin yanında edeben ulvî duygular ile bulunulur ise, o hâli mânevî beraberlikte de, yâni gıyâblarında da devâm ettirmek, râbıtanın hakîkatine erişmektir. Çünkü, her zaman Allâh dostları ile fizikî beraberlik mümkün olmayabilir.

Râbıta, Allâh dostlarının silsilesi ile Hazret-i Peygamber’den feyz akışını sağlar. Muttasılan elektriğe kapılan insanlar gibi en sondaki de istîdâdına göre aynı akımı alır. Râbıta netîcesinde mânevî yardım gelir. Buna da istiâne ve istiğâse denir.

RÂBITA-İ MEVT

Ta­sav­vuf­ta ölüm ile râ­bı­ta kur­maya “te­fek­kür-i mevt” de de­nir. Ölü­mü te­fek­kür et­me­nin in­san hâl ve ta­vır­la­rı üze­rin­de bü­yük bir te­si­ri var­dır. Haz­ret-i Pey­gam­ber -sal­lâllâ­hu aley­hi ve sel­lem- bir hadîs-i şerîflerinde:

 “Bü­tün zevk­le­ri kö­kün­den yok eden ölümü çok­ça ha­tır­la­yı­nız!” (Tir­mi­zî, Zühd, 4) bu­yu­rmuşlardır.

 “Ölüm, (size) nasîhatçi olarak yeter!” (Süyûtî, Câmiu’s-Sağîr, II, 77)

İbn-i Ömer -radıyallâhu anhümâ- anlatıyor:

“Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ile birlikte idim. Ensar’dan bir zât gelerek Efendimiz’e selâm verdi. Sonra da:

«–Ey Allâh’ın Rasûlü! Mü’minlerin hangisi daha faziletlidir?» diye sordu.

Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

«–Ahlâken en üstün olanıdır!» buyurdular.

O zât bu sefer de:

«–Mü’minlerin en akıllıları kimlerdir?» diye sordu.

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

«–Ölümü en çok hatırlayandır ve ölümden sonrası için hazırlığını en iyi yapandır. İşte bunlar en akıllı kimselerdir.» buyurdular.” (İbn-i Mâce, Zühd, 31/4259)

Ger­çek­ten te­fek­kür-i mevt, in­sa­nı huzur­suz eden nef­sâ­nî dün­yâ sev­gi­si­ni azal­tır. Çün­kü dün­yâ­nın ge­çi­ci servet, mer­te­be, mev­kî ve nef­sâ­nî gü­zel­lik­le­ri­ni aşı­rı de­re­ce­de sev­mek ve on­la­ra gö­nül bağ­la­mak, gaf­let gi­bi mâ­ne­vî has­ta­lık­la­rın ba­şı­dır. Kal­bi­mi­zin bu gi­bi bağ­lı­lık­lar­dan ko­run­ma­sı için kab­ri dü­şün­mek, is­tik­bâl­de ba­şı­mız­dan ge­çe­cek ölüm ah­vâ­li­ni te­fek­kür et­mek; biz­le­ri sa­mî­mî bir tev­be ve ibâ­det­le hu­şûa sev­ke­de­rek dün­ye­vî ih­ti­ras­lar­dan, boş he­vâ ve he­ves­ler­den ko­rur. De­vâm et­ti­ği­miz zi­kir ve râ­bı­ta­la­rı­mız, -inşâallâh- âhi­ret kur­tu­luş ve sa­âde­ti­ne vesî­le olur. [1]

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi 2, Erkam Yayınları

Dipnotlar: [1] Mevzuyla alâkalı tafsîlatlı bilgi için bkz. Osman Nûri TOPBAŞ, Îmândan İhsâna TASAVVUF, s. 255-257.

 

İslam ve İhsan

RABITA NEDİR? RABITA ŞİRK MİDİR? RABITA NASIL YAPILIR?

Rabıta Nedir? Rabıta Şirk midir? Rabıta Nasıl Yapılır?

RESİMLE RÂBITA OLUR MU?

Resimle Râbıta Olur mu?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • Allahım hizmetlerizinden razı olsun hocamıza uzun ömür versin

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.