Râbıtasız Olmaz mı?
Tasavvuftaki râbıtanın amacı nedir? Rabıtasız olmaz mı?
Râbıtasız olmaz mı diye soruyorsunuz. Evet, râbıtasız olmaz. Çünkü râbıta her insanda var olan fıtrî bir olgudur. Bu anlamda herkesin bir kimseye veya bir şeye râbıtası vardır. Aslolan râbıtayı eğitim aracı olarak kullanabilmektir. Tasavvuftaki râbıtanın amacı gafleti kovup kalbin zulmetini defederek şeytanın vesveselerinden kurtulmak sûretiyle “râbıta-i huzûr”a ermek; sâlikin dâimâ Allah’ın huzûrunda bulunduğu duygusuna ulaşmasını sağlamaktır. Her an Allah’ı karşımızda görür gibi yaşamaktır.
Her an Allah’ın huzûrundaymış gibi yaşamak zor bir iştir. Çünkü Allah müşahhas bir varlık değildir. Bunu kavramak için kulun zihnen ve mânen yoğunlaşmasını sağlayacak müşahhas bir objeye ihtiyaç vardır. Tasavvufta bu obje Allah’ın en mükemmel tecellîlerinin mazharı olan “insân-ı kâmil” konumundaki şeyhtir. Sâlik önce insân-ı kâmile, ardından Hz. Rasûl’e ve onun ardından Rabb-ı Müteâl’e kalbini rabtetmeli ve bu sûretle huzûr-i kalbe erip fenâ-fillâh’a varmalıdır.
Kaynak: Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, 300 Soruda Tasavvufi Hayat, Erkam Yayınları