Radar Gibi Bir Gönle Sahip Olmak

Hayrın her çeşidinden nasip almak için hırslı bir yüreğe sahip olmak, Rabbin kuluna yüce bir lütfudur. Gönülde istek olunca, o gönül aradığını bulma noktasında âdeta bir radara dönüşür. Gözlerinizi kapatırsanız, yapılacak hiçbir hizmet göremezsiniz. Ancak gözünüzü açarsanız da hizmet için sayısız fırsatların varlığını farkedersiniz.

Hizmette zaman, mekân ve imkân beklentisi, çoğu zaman birçok fırsatların kaçmasına sebep olur. Yapılacak olan bir hizmet gönle düşünce, şeytan ve nefis o düşünce ve niyeti boğup pörsütmeden, hemen harekete geçilebilirse, nice bereket kapılarının açılacağına inanmak gerekir.

HAYIRDA ÖNDE OLAN SAHABİ

Abdurrahman b. Ebû Bekir şöyle anlatır:

“Resûlullâh (sallallâhu aleyhi ve sellem) sabah namazını kıldıktan sonra ashâbına dönüp:

İçinizde bugün oruçlu olan var mı? buyurdu.

Hazreti Ömer (radıyallâhu anh):

Yâ Rasûlallâh! Dün gece oruç tutmak aklıma gelmedi, onun için şimdi oruçlu değilim” dedi.

Hazreti Ebû Bekir (radıyallâhu anh):

Dün gece ben oruç tutmayı düşündüm ve sabaha oruçlu olarak çıktım” dedi.

Resûlullâh:

İçinizde bugün bir hasta ziyâretinde bulunan var mı? buyurdu.

Hazreti Ömer:

Yâ Rasûlallâh! Sabah namazını kıldık ve yerimizden hiç ayrılmadık, nasıl hasta ziyâret edebilelim ki?” dedi.

Hazreti Ebû Bekir:

Duydum ki kardeşim Abdurrahman İbn Avf rahatsızlanmış. Mescide doğru çıktığımda, bakayım durumu nasıl olmuş diye yolumu o tarafa uğrattım” dedi.

Resûlullâh:

İçinizde bugün bir yoksulu doyuran var mı? buyurdu.

Hazreti Ömer:

Yâ Rasûlallâh! Namaz kıldık ve yerimizden hiç ayrılmadık?!” dedi.

Hazreti Ebû Bekir (radıyallâhu anh) ise:

Mescide girdiğimde, ihtiyâcını arzeden birini gördüm. Oğlum Abdurrahman’ın elinde bir parça arpa ekmeği vardı. Hemen onu alıp yoksula verdim” dedi.

Bunun üzerine Resûlullâh:

Seni cennetle müjdelerim ey Ebû Bekir” buyurdu.

Hazreti Ömer bir iç çekti ve:

Âh cennet!” dedi.

Resûlullâh (sallallâhu aleyhi ve sellem) Hazreti Ömer’i memnun edecek bir söz söyledi:

Allah, Ömer’e rahmet eylesin, Allah, Ömer’e rahmet eylesin! Ne zaman bir hayır yapmak istese Ebû Bekir muhakkak onu geçiyor.” buyurdu.”[1]

[1] Bk. Heysemî, III, 163-164. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, “Zekât”, 36/1670; Hâkim, I, 571/1501.

Kaynak: Adem Ergül, 365 Lider Davranış, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.