Rahmet İnsanı Nasıl Olmalı?

Osman Nuri Topbaş Hocaefendi, "Rahmet insanı nasıl olmalı, nasıl bir ahlâka sahip olmalı, özellikleri nelerdir?" başlığıyla rahmet insanını anlatıyor...

Rasûlullahsallâllâhu aleyhi ve sellemEfendimiz’e Cenâb-ı Hak:

وَمَا اَرْسَلْنَاكَ اِلَّا رَحْمَةً لِلْعَالَمِينَ

((Rasûlüm!) Biz Sen’i âlemlere ancak rahmet olarak gönderdik.” [el-Enbiyâ, 107]) buyuruyor. Bütün âlemlere rahmet. O’nun ümmeti de bir rahmet ümmeti, mü’minler de -inşâallah- bir, bu rahmet mevsiminde, bir rahmet insanı olacak.

İnşâallah.

Tabi rahmet insanının fârikaları var. İnşaallah bu Ramazân-ı Şerîf’te bunu daha da öteye kazanırız.

Bu rahmet, tefekkür dünyasına yansıyacak:

Yani kalp, rûhânî vitrinler seyredecek, şeytânî vitrinlerden kendini koruyacak. İlâhî azamet, ilâhî kudret akışlarını tefekkür edecek. Tabi bu, kalbin de mesâfe almasına bağlı. Bu da Ramazân-ı Şerîf’te kalp böyle mesafe alacak.

İbadetlere yansıyacak:

Kalp ve beden âhengi içinde ibadetler olacak. Rûha bir vitamin olacak ibadetler.

Gönle yansıyacak:

Gönül; bütün, insan, mahlûkâtı içine alan bir dergâh hâline gelecek. Kardeşinin sevinciyle sevinecek, kardeşinin derdiyle dertlenecek.

Dile yansıyacak:

Nezâket, zarâfet ve tatlı bir lisânı olacak. Girdiği her mekânda huzur tevzî edecek.

Göze yansıyacak bir rahmet:

Göz, haramlardan korunacak, rûhânî vitrinlerden feyz alacak.

Bu, ele yansıyacak:

Cömert olacak.

Rasûlullah Efendimiz:

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ اَحَبَّ

(“Kişi sevdiğiyle beraberdir.” [Buhârî, Edeb, 96]) buyuruyor.

Mala yansıyacak:

İnsan, malını düşünecek. “اَلْمُلْكُ لِلّٰهِ” : “Mal, Allâh’a ait” diyecek. Bana Allah bunu emânet olarak verdi diyecek. Emâneti yerine getirmeye gayret edecek. Helâlden kazanacak. Tabi helâlden kazanınca, mutlakâ bu helâle gidecek. Kazancına dikkat edecek.

Şahsiyetine yansıyacak:

“El-emîn, es-sâdık” olacak. En doğru insan olacak. Emr-i bi’l-mârûf, bu hâliyle, bu gönül iklimiyle emr-i bi’l-mârûf ve nehy-i ani’l-münker’de bulunacak. Hâliyle-kāliyle İslâm’ı yaşayacak.

Velhâsıl Ramazân-ı Şerîf, böyle bir rahmet ayı. Ve bir mü’min de rahmet insanı olacak.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.