Rahmet ve Bereket Vesîlesi
Allâh’ın sâlih kulları, rahmet ve bereket vesîlesidirler. İnsanları Allâh’a itaate dâvet eder, ümmetin selâmeti için duâ ederler. Allah Teâlâ da dilerse bu sevdiği kulları hürmetine muhtemel tehlikeleri def eder, rahmet ve nusretini lûtfeder.
Müfessir Bursevî; “…Allâhʼa yaklaşmaya vesîle arayın…” (el-Mâide, 35) âyeti hakkında der ki:
“Bu âyet, açık bir şekilde vesîle aramayı emretmektedir. Bu, mutlakâ gereklidir. Allâh’a vuslat, ancak onunla gerçekleşir. Vesîleden maksat, hakîkat âlimleri ve mürşid-i kâmillerdir.” (Bursevî, Rûhuʼl-Beyân, c. IV, s. 543)
Talebesine ders veren sâlih bir âlim, onun yetişmesi için bir vesîledir. Mürşid-i kâmiller de, âlimlerin zâhirî ilimlerde yaptığı rehberliğe benzer bir vazifeyi, mâneviyat yollarında îfâ ederler.
Âlimler ve sâlihlerin, kulu Rabbinin yoluna tevcîh etmeleri, ruhbanlık mâhiyetinde bir faâliyet değildir. O, bir irşad ve ikazdır. Yürünecek yollarda yolculara rehberlik etmekten ibârettir. Buna mukâbil, hristiyanlıkta ise ruhbanlık vardır. Onlara göre ruhban, Allah ile kul arasında zarûrî bir vasıta durumundadır. İslâm ise bunu reddeder. Yani Allah ile kul arasında bir üçüncü şahıs tasavvur olunamaz. Kul, Rabbine şahsen ve doğrudan her an ilticâ edebilir. Müʼmin, yalnız Allâhʼa ibadet edip yalnız Oʼndan yardım diler. Nitekim âyet-i kerîmede buyrulur:
“(Rabbimiz!) Ancak Sana kulluk ederiz ve yalnız Senʼden medet umarız.” (el-Fâtiha, 5)
İNSANI HAKKʼA ULAŞTIRAN KÖPRÜ
Öte yandan, insanın en büyük ihtiyacı, dünya imtihanlarından selâmetle geçerek Hakkʼa vâsıl olabilmektir. Bu hususta insanların elinden tutup yol gösteren Hak dostları da Allâhʼın lûtfettiği vesîleler cümlesindendir. Zira onların hem halk ile hem de Hak ile aynı anda münâsebetleri vardır. Bu sebeple, halkı Hakkʼa ulaştıran bir köprü hizmeti görürler.
Önceleri bir hristiyan iken, Hazret-i Mevlânâ ve Mesnevî’si vesîlesiyle hidâyete eren rahmetli Farsça hocamız Yaman Dede’ye:
“–Siz, niçin Mevlânâ ve Mesnevî’sinden bu kadar çok bahsediyorsunuz?” diye sorulduğunda:
“–Evlâdım, benim elimden Mevlânâ tuttu. O beni Hazret-i Peygamber’in kapısına götürerek hidâyetime vesîle oldu. Beni ateşten kurtaran birisini bu kadar anmam az bile!” demiştir.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlâkından 2, Erkam Yayınları, 2012