Ramazân-ı Şerîf Takvâ Ayıdır
Ramazân-ı Şerîf her anı ve ibdaetleriyle bir takva ayıdır. Bu ay ile ilgili Bakara suresi 183. ayette ne buyruluyor?
Hüdâyî Hazretleri buyurur:
“Şerîat mertebesinde oruç; yeme, içme ve cinsî münâsebetten sakınmaktır. Oruçta eğer tarîkat âdâbı da gözetilecek olursa; dili gıybetten, gözü harama bakmaktan ve kulakları mâlâyânî sözler dinlemekten saklamak îcâb eder.”[9]
Ramazân-ı Şerîf, bir takvâ ayıdır. Nitekim oruçtan maksadın da takvâya ermek olduğu, âyet-i kerîmede şöyle bildirilmektedir:
“Ey îmân edenler! Oruç, sizden önce gelip geçen ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılınmıştır. Umulur ki takvâ sahibi olursunuz.” (el-Bakara, 183)
Takvâ ise, Cenâb-ı Hakkʼın rızâ ve muhabbetini kaybetme korkusuyla, Oʼnun râzı olmadığı her türlü hâl ve davranıştan titizlikle sakınmaktır. Bunun için evvelâ nefsâniyeti bertaraf edip rûhâniyeti inkişâf ettirmeye gayret göstermek gerekir.
Ramazân-ı Şerîfʼin âdeta alâmet-i fârikası olan oruç ibadeti, mâlum olduğu üzere, imsaktan iftara kadar yeme-içme ve cinsî arzulardan uzak durmaktır. Fakat bu, orucun zâhirî tarafıdır. Orucun makbul kıvamda tutulabilmesi için, onun zâhiriyle beraber kalbî cihetine de îtinâ göstermek gerekir. Zira oruç, sırf bir açlıktan ibâret değildir.
Nasıl ki huşû üzere kılınan makbul bir namaz, kulu hayâsızlık ve kötülüklerden alıkoyarsa, hakkıyla tutulan bir oruç da günahlara karşı koruyucu bir zırh mâhiyetindedir.
Dolayısıyla namaz ve orucumuzun makbûl olup olmadığını anlamak istiyorsak, yaşayışımızda günahlardan ne kadar uzak durabildiğimize bakmak kâfîdir. Şayet tuttuğumuz oruç, bizde bir takvâ hassâsiyeti meydana getirmiyorsa, orucumuzu gözden geçirmeli ve nerede hatâ yaptığımıza bakmalıyız. Orucun zâhirî şartlarına ilâveten, takvâ cihetine de dikkat etmeliyiz ki, tuttuğumuz oruç, Cehennem’e kalkan olan gerçek bir oruç olsun.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altınoluk Dergisi, 2022 – Nisan, Sayı: 434