Ramazan-ı Şerif’ten İstifade İçin İzlenebilecek Adımlar

HAYATIMIZ

Bu Ramazan-ı Şerif’ten azami ölçüde istifade için şu adımlar izlenebilir...

Büyük bir rahmet ve bereket ayının içindeyiz elhamdülillah. Gelip-geçen her bir zaman dilimi gibi bu yüce nimet de bir kez yaşanacak ve bir daha yaşanmayacaktır. Geceleri, gündüzleri, seherleri, kadir gecesi ve bunun gibi her bir ânı özel bir paket halinde bir kez sunulacak ve sonra da içine aldığı niyetler, ameller ve hallerle mahşer sabahında buluşmak üzere bu âleme veda edecektir. Enes -radıyallahu anh- anlatıyor:

Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- bir gün yere birtakım çizgiler çizdi. Sonra da çizgileri göstererek şöyle buyurdu:

“Bunlar insanın istek ve arzuları, şu da onun ecelidir. İnsan hayal içinde yaşayıp giderken bir de bakar ki ölüm çizgisi karşısına gelivermiş.” (Buhârî, Rikak 4)

Bir başka gün de şöyle buyurdular:

“İnsanoğlunun etrafını doksan dokuz çeşit belâ çevirmiştir. Bunların hepsinden kurtulsa bile, yakasını ihtiyarlığa kaptırır.” (Tirmizî, Kıyamet 22)

İnsan, sonucuna hemen ulaşacağı peşin hazlara doğru akıp giden bir fıtrata sahiptir. Bu sebepledir ki karşılığı ebedî hayata bırakılan amellere yönelişte pek istekli değildir. Haz merkezlilik, çoğu zaman aklı perdeler ve kişiyi hevaperest bir konuma düşürür. Böylesi kimselerde istek ve irade, çoğu zaman kısa süreli hedeflere yönelir. Halbuki İslam, âhiret odaklı bir kişilik inşa etmek ister. Vaadlerinin çoğu âhirete yöneliktir. Evet, elbette dünyanın imarı ve müminlerin yeryüzü hakimiyetine vurgular ve teşvikler vardır. Zira yeryüzünde Hak ve hakikatin hakimiyetini sağlamak, insana verilen yeryüzü hilafetinin bir gereğidir. Ancak bu bir vazifedir; nihaî bir hedef değildir. Nihaî hedef, Hakk’ın rızası ve O’nun rahmet ve rızasının ve nihayet cemâlinin tecelli mahalli olan cennettir. Mümin insandan istenen işte bu yüce hedefe ulaşma niyetiyle gayrete soyunmaktır. Bu gayretin feyz ve bereketi, akl-i selîm ve kalb-i selîmden doğan güzel niyetlerdir. Öyleyse aklı ve kalbi hastalıklardan ve gaflet perdelerinden azat etmek gerekir ki böylesi güzel niyetlere menbâ’ ve mecrây-ı feyz (feyz ırmağı) olsun.

Aklı, kalbi, duyuları ve duyguları zaman zaman perdelenmekten, kirlenmekten ve paslanmaktan muhafaza etmek, sıhhatli çalışır halde tutmak ve daha ötede geliştirip kemale erdirmek için Yüce Rabbimiz nice vasıtalar ve vesileler lütfetmiştir. Bu vesilelerden biri de her yıl yaşanan Ramazan-ı şerif iklimidir. Bu manevî baharda neşv ü nevâ bulma adına nice hayırlar ve ibadetler bir arada yaşanabilmektedir. Zira rahmet, mağfiret ve gönüllere şifa ayıdır. Fırsat ve imkân mevsimidir. Bu mevsimin merkez ibadeti oruçtur. Oruç bütün ümmetlere farz kılınmış bir arınma, manevî sıhhate erme ve tekâmül vesilesidir. Kötü duygu ve davranışlara karşı bir kalkandır. Allah katında değerimizi yükselten bir takva merdivenidir. Acil hazlara dur deyip daha derin duygulara ve ebedî mükafatlara erişme imkânıdır. Bu büyük imkândan bereketli bir şekilde istifade etmek ertelenmemeli ve fırsat kaçırılmamalıdır. Akl-ı selîm bunu gerektirir.

RAMAZAN-I ŞERİF’TEN İSTİFADE İÇİN İZLENEBİLECEK ADIMLAR

Nimetlerden gereği gibi istifade edebilmek için ilk şart, nimetin farkında olmak ve onun kadrini bilmektir. Nimete teşekkür de onun kalıcılığını, devamını ve bereketini temin eder. Bu Ramazan-ı Şerif’ten de azami ölçüde istifade için şu adımlar izlenebilir:

  1. Niyet ve zihinsel hazırlık: Bu Ramazan-ı Şerif’i özel kılmak için samimi bir niyetle başlamalıdır. Zira kulun erişeceği sonuçlarda niyetler son derece belirleyicidir. Niyet bir anlamda ilahi rahmetin kapısını çalmadır. “Kim inanarak ve sevabını Allah'tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhari, Savm, 6) hadis-i şerifi, Ramazan orucunun samimi bir niyetle ve Allah rızası için tutulduğunda büyük bir manevi arınma vesilesi olduğunu ifade eder. Şimdi değilse ne zaman diyerek kalbî bir odaklanma gerçekleştirmelidir.
  2. Hedefler belirlemek: Meselâ “Namazlarımı ilk vaktinde ve cemaatle eda edeceğim”, “Kur’ân-ı Kerim ayı olan bu ayda Rabbimin kelâmını tedebbür ve tefekkürle hatmedeceğim”, “Seherlerde istiğfar sünnetini ihmal etmeyeceğim”, “Resûlullah’ın esen yeller gibi cömert olduğu bu günlerde ben de hem zekatlarımı ödeyecek ve hem de infakımı artıracağım”, “Mideme oruç tutturduğum gibi gözüme, dilime ve kulağıma da oruç tutturacağım; Rabbimin razı olmayacağı gerçek ya da sanal manzaralar seyretmeyeceğim, yalan, haram ve boş konuşmayacak ve kimseyi incitmeyeceğim”, “Özümü kulaktan da kirletmeyeceğim”, “Rabbimin kâinatta cereyan eden kudret ve azamet tecellilerini tefekkür edeceğim”, “Resûlullah’ın sünnetine uyma noktasında daha titiz olacağım” gibi önemli hedefler belirlemek daha bereketli bir Ramazan-ı Şerif için yönlendirici olacaktır.
  3. Hayırları çoğaltmak: Gönlümüz hayır adına daha neler yapılabilir araması yapan bir radara dönüşebilir. Başkalarına iftar vermek, kimsesizlerin ihtiyaçlarını giderivermek, mazlum coğrafyaların imdadına koşma adına imkân ve fırsat arayışına girmek, ramazan-ı şerif kazancımızı daha da artıracak, ilâhî rahmetin üzerimize bereketli bir şekilde inmesine vesile olacaktır.
  4. Ramazan-ı şerife özel bir zaman yönetimi organize etmek: Gecenin bereketinden istifade için erkenden istirahate çekilmek ve imsakten en az bir saat önce kalkmaya azimli olmak. Zira seher bereketi alınırsa gündüz de bereketli olacaktır. Fecr vaktinde Kur’ân-ı Kerim okumanın tesiri son derece yüksektir. Vakit namazlarını ilk vakitlerinde eda etmek üzere günlük plana yerleştirmek işin omurgası sayılır. İftarı huzurla, ailecek ve kimi zaman da misafirlerimizle yapmayı planlamak dikkat edilmesi gereken bir husustur. Teravihler de muttaki imamların camilerinde eda edilmeye çalışılmalıdır.
  5. Kadir Gecesi arayışında bulunmak: Özellikle Ramazan-ı Şerif’in son on gününde daha uyanık bulunmalıdır. İmkân ve fırsatı olanların itikaf sünnetini gerçekleştirmeleri ne güzel bir lütuftur. O geceyi ciddi arayanlar, asla eli boş dönmeyeceklerdir. Bayram gecelerini değerlendirmek de diri kalpli bir mümin olarak hayatı sürdürmenin önemli bir vesilesidir. Allah Resûlü -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bu müjdeyi ümmetine haber vermiştir.
  6. Bayramlarımızı bir tatil günü değil, birlikte sevinçlerin paylaşıldığı içtimaî ibadet günleri olarak görmek: Anneler, babalar, teyzeler, amcalar, yeğenler, evlatlar ve torunların el ele, gönül gönüle buluştuğu, birbirlerinin gönüllerine sürur ikram ettiği mübarek anlar olarak yaşanması gereken bayram günleri başka meşgalelerle zayi edilmemelidir.

Hulasa, rahmet ve mağfiret ikliminden arı duru çıkmak ve Rabbimizin vuslatına kalben erişmek niyazıyla başlayan Ramazan rahmeti, ömrümüz ve kişiliğimize bereketlerle dolu manevî bir gıda olacaktır. Rabbimizden niyazımız ömrümüzü Ramazan-ı Şerif bereketiyle müzeyyen kılması ve son nefesimizin de vuslat bayramı olmasıdır.

Kaynak: Adem Ergül, Altınoluk Dergisi, Sayı: 469