Ramazan’da Fazileti Bol İbadetler

RAMAZAN ÖZEL

Sufilere göre maneviyat ağacı Ramazan ayında sulanırsa gelişir, bu ayda bakımı yapılmayan bir ağaç diğer zamanlarda meyve vermez, verse de tadı yerinde olmaz. Ramazan ayının ehemmiyetini anlayınca yapmamız gereken bazı ibadetler... 

Allah Teâla belli vakitleri diğerlerine göre daha mübarek kılmış, bu mübarek zamanları manevi arınma için bir fırsat olarak ihsan etmiştir. Bu mübarek vakitlerin başında Ramazan ayı gelir, zira bu ay orucu, seheri, sahuru, teravihi, infakı ve itikâfı ile adeta bütün senemizi aşılayan, manevi hayatımıza can suyu veren bir zaman dilimidir.

İslami şeairin pek çoğu bu ayda bulunur. Tüm müminler için ebedi kurtuluşun reçetesini içinde barındıran bu aya sufiler ayrı önem vermişler, Ramazan’daki maneviyat iklimini bütün seneye taşımaya çalışmışlardır.

Sufilere göre maneviyat ağacı Ramazan ayında sulanırsa gelişir, bu ayda bakımı yapılmayan bir ağaç diğer zamanlarda meyve vermez, verse de tadı yerinde olmaz. İmam Rabbânî Ramazan-ı şerifi yılın tüm aylarını mayalayan bir iksir olarak görür ve şöyle der:

Eğer bir kimse bu ayda hayırlı ve iyi işler yapmaya muvaffak olursa, bütün yıl boyunca kendisine başarı ihsan ederler. Eğer bu ayı gönül dağınıklığı (tefrika) ile geçirirse, bütün yıl boyunca dağınık olur. İmkân nispetinde gönül dirliği ve huzuru (cemiyyet) içinde bulunmaya gayret etmeli ve bu ayı ganimet saymalıdır. Bu ayın her bir gecesinde Cehennemi hak eden binlerce kişiyi âzâd ederler. Bu ayda Cennet’in kapılarını açarlar, Cehennem’in kapılarını kapatırlar. (Mektûbât, I, 45)

Ramazan ayının bu şekilde ehemmiyetini anlayınca yapmamız gereken bazı ibadetleri sırası ile ele alalım, bu ayda yapılması şiar haline gelmiş ibadetleri sufilerin dilinden dinleyelim:

KUR’AN OKUMAK

Ramazan denince aklımıza öncelikle gelen yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’dir. Zira tüm insanlığın yegâne kurtuluş reçetesi olan bu ilahi kelam bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesinde indirilmiştir. İmam Rabbânî’ye göre Allah’a yaklaşmanın en iyi yolu Kur’an-ı uzun uzun okuyup, tefekkür etmektir. Özellikle de namazların kıyamında okunan Kur’an kıraati ibadetlerin en hayırlısıdır. Hamdolsun ki memleketimizde bu sünnet pek çok camimizde ihya edilmekte, hatim ile kılınan teravihler maneviyat erbabının yoğun ilgisine muhatap olmaktadır. İmam’a göre bu sünnet özellikle Ramazan’da işlenmeli, yılın diğer günlerinde de uzun kıraatli namazlardan uzak durulmamalıdır. İmam’a göre mübtedi salikler önce zikir ile kalbi temizlerler böylece hane mamur olur ondan sonra kalp ilahi kelam ile şenlenir:

Zikre bağlı olan kemalat Hak Sübhânehû’nun ihsanıyla ta­mamlanıp, hevâ putlarıyla meşguliyeten kurtulan salik, nefs-i emmareden, nefs-i mutmainne makamına yükselir. Bu makamdan sonra terakki zikirle hâsıl olmaz...(bu makamdan sonra zikir sevap kazandırır gerçek terakki ise Kur’an ile olur) Nefs-i Mütmainne makamında yakınlık mertebelerini katetmek Kur’ân okumaya ve namazları uzatarak ve huşu içinde kılmaya bağlıdır. Daha önce zikirle ulaşılan makamlara artık Kur’ân okumakla, özellikle de namazda okumakla ulaşılır. (Mektûbât, c.III, s.25)

Bu durumda İmam’a göre namazlarda uzun kıraette bulunmak veya uzun kıraat edilen namazları tercih etmek nefs-i mutmainneye ulaşmanın bir işaret veya bu makama özlemin bir göstergesidir. Mübtedi saliklerin gelişimi için farzlar dışında en önemli ibadet zikir iken, kemalata eren sufide ise zikrin yerini Kur’an kıraati alır. İmam Rabbânî tüm vakitlerin insana verilmiş eşsiz bir ganimet olduğunu ifade ederek şu şekilde değerlendirilmesini tavsiye eder: “Vaktinizi mutlaka şu üç şeyden biriyle geçirmelisi­niz: Kur’ân okumak, kıraati uzun tutarak namaz kılmak ve kelime-i tevhidi tekrar etmek. Kelime-i tevhidi tekrar ederken “lâ” (hayır) kelimesiyle, nefsin arzularının altında bulunan batıl ilahları red­detmeli, bütün arzu ve amaçları bir tarafa atmalı.” (Mektûbât, c.III, m.2)

SAHUR YAPMAK

Ramazan ayının diğer aylarda olmayan ayrı bir güzelliği ise oruç için kalkılan sahurudur. İmam’a göre maneviyat yolcuları seher ve sahurların kıymetini iyi bilmeli, muhakkak sahura kalkmalı ve mümkün olduğunca da sahuru geciktirmelidir. Ona göre iftarda acele sahurda ise vakti sonuna kadar kullanmak Ramazan gecelerini erkence başlatıp geç olarak bitirme açısından önemlidir.

Ramazan ayında Kur’ân-ı Kerîm’i hatmetmenin sünnet olu­şu, aslî ve zilli bütün kemâlâta erişmeye vesile olması sebebiyle olabilir. Bu iki kemâlâtı kendisinde toplayan kimsenin, Ramazan ayının bereket ve hayırlarından mahrum kalmaması umulur. Bu ayın gündüzlerinde bulunan bereket diğer aylarınkine benzemez; gecelerinde bulunan hayır da başka ayların geceleri ile kıyas edilemez. Belki de iftarı erkenden yapmanın, sahuru da geciktir­menin evla oluşu hakkındaki hüküm, gece ile gündüze ait vakitle­ri birbirinden tam olarak ayırmak içindir. (Mektûbât, c.I, m. 4)

İmam ayrıca iftarı erken, sahuru geç yapma sünnetini ihmal etmememizi tavsiye eder. Çünkü Resûlullah Efen­dimiz bu konunun üzerinde çok durmuştur. (Buhari, Savm, 45, nr) Bunun sebebi de muhtemelen bu tutumun kulluk makamına uygun olan ihtiyaç halini açığa çıkarmaması sebebiyledir, zira kul Rabbinden gelen her tür hayra muhtaçtır. (bk. Mektûbât, c.I, m. 45) Bazı kardeşlerimizin iftarı güçlü yaparak sahura kalkmaması sünnete uygun düşmemektedir. İnsan sahura kalkarak az da olsa yemeli mümkünse de hurma yemeği tercih etmelidir. Mesele sadece sahur değil aynı zamanda seheri ihya meselesidir.

KADİR GECESİNİ İHYA ETMEK

Bu ayda değerlendirmeye çalışmamız gereken başka bir özel vakit de Kadir gecesidir. Allah Teâlâ, Kur’ân’ı indirdiği bu geceyi bin aydan daha mübarek kılarak müminlere olan rahmetini kat kat artırmıştır. İmam-ı Rabbânî’ye göre nasıl ki bir yılın özü Ramazan ayı ise, Ramazan ayının özü de Kadir gecesidir:

Kadir gecesi bu aydadır ve bu ayın özüdür. Kadir gecesi, çekirdeğin içi gibidir. Ramazan ayı da, kabuğu gibidir. Bunun için, bir kimse, bu ayı hakkıyla ifa eder onun iyilik ve bereketlerini elde ederse tüm senenin hayır ve bereketlerini elde etmiş olur. Allah Teâlâ, hepimizi bu mübarek ayın iyiliklerine, bereketlerine kavuştursun. Her birimize bundan büyük pay versin! (162. Mektup)

Kadir gecesinin ehemmiyetine binaen sufiler her geceyi ihya etmeyi tavsiye etmişlerdir. Bu gece o kadar mühimdir ki insan tüm seneyi sırf Kadir gecesini yakalamak için değerlendirse sezadır. Nitekim şu söz sufiler arasında darbı mesel haline gelmiştir: “Her geceyi Kadir, her gördüğünü Hızır bil.”

TEHECCÜT NAMAZI KILMAK

Sahurun ayrı bir güzelliği de seher vaktinde yani imsaktan önce yapılmasıdır. Sahura kalkıp da seheri ihmal etmek yani teheccüd namazı kılmamak hele Ramazanda hiçbir maneviyat yolcusu için düşünülemez. Zira sahur ile maddi gıdasını alan salik bu eşsiz vakitlerin vazgeçilmez manevi gıdası olan teheccüdü nasıl unutabilir? İmam Rabbânî bu konuda o kadar hassastır ki teheccüde kalkmakta zorlanan kimseler sırf bu iş için özel bir hizmetçi tutsa yeridir diye düşünür, ne var ki Ramazan ayının bereketi ile tüm müminler seherlerde zorlanmadan uyanırlar. İmam teheccüd konusunda şöyle buyurur:

“Teheccüt namazı da sanırım bu tarikatın zorunlu prensiple­rindendir. Bunun için gayret sarf etmeli ve bir mazeret olmadıkça onu terk etmemeliyiz. Eğer ilk zamanlar uyanmak zor olursa hiz­metçilerinize tenbih edip sizi uyandırmasını isteyebilirsiniz. Alı­şana kadar bu minval üzere devam eder, sonra hiç zorlanmadan bu ibadeti yerine getirirsiniz. Geceleyin kalkmak isteyen kimsenin yatsıdan sonra oyalanmadan erkenden yatması gerekir.” (Mektûbât, c.III, m.17)

Bu durumda Ramazan ayında teravihten sonra çok ayakta kalmamalı sahura hazırlık mahiyetinde daha erken istirahate çekilmelidir. Sahur vakti seher Rabbimiz ile buluşmanın ve oruca şuurlu şekilde başlamanın sırrıdır.

Bu mübarek ayın diğer fırsatları da oruçlulara iftar ettirmek, ihtiyaç sahiplerine bol bol infakta bulunmak, fitrelerimizi vermektir. Ayrıca Kadir gecesini yakalamak ve Ramazan ayının hakkını vermek için son on günde itikâfa girmek –durumu müsait olanlar için- ne güzel bir sünnettir. Rabbimizden niyazımız Ramazan ayında elde ettiğimiz güzellikleri tüm seneye yaymayı bizlere nasip etmesidir. Allah Teâla bizleri sadece Ramazan Müslümanı değil tüm senenin Müslümanı kılsın. Amin!

Kaynak: Prof. Dr. Süleyman Derin, Altınoluk Dergisi, Sayı: 387