Ramazan'da Kazandıklarımızı Kaybetmeyelim!

Cenâb-ı Hakkʼa sonsuz hamd ü senâlar olsun ki, biz âciz kullarının ömür takvimini, ilâhî affın âdeta tuğyân ettiği bir Ramazân-ı Şerîf ile tekrar müzeyyen kıldı. O Ramazân-ı Şerîf ki, içinde bir ömre bedel Kadir Gecesiʼni barındıran, mânevî bir hazine…

Lâkin bu değerli ayın gün ve gecelerinden çoğunu geride bıraktık. Artık önümüzde pek az bir zaman kaldı. Bu mübârek günlerde de;

‒Namaza daha bir îtinâ gösterip cemaatle ve huşû içinde kılmaya,

‒Gönül feyziyle mukâbeleler okumaya,

‒Oruçla rûhen incelip takvâya ermeye,

‒Sahurlarla seher rûhâniyeti kazanmaya,

‒Zekât, fitre ve infaklarla Hakk’a yakınlaşmaya,

‒Neticede bu gufrân ayından mânen arınarak çıkabilmeye azmeden müʼminlere ne mutlu! Lûtfettiği bu mübârek ay için, Rabbimizʼe ne kadar şükretsek az!..

ÜZERİMİZDEKİ NİMETLERİN ÇOĞALMASI İÇİN GEREKEN ŞART

Cenâb-ı Hak:

 “…Eğer şükrederseniz size (olan nîmetimi) elbette artırırım…” (İbrahim, 7) buyuruyor. Bu âyet-i kerîme muktezâsınca; şükür, nîmetlerin bereketlenmesine ve devamına vesîledir. Dolayısıyla, Ramazân-ı Şerîf nîmetinde de şükrün bereketine mazhar olabilmek için, ona dâir hem “kavlî”, hem de “fiilî” şükrümüzü ihmâl etmeyelim.

Bunun için, Ramazân-ı Şerîfʼin ruhları terbiye eden feyizli iklîminde kazandığımız mânevî kıymetleri, Ramazanʼdan sonra kaybetmeyelim. Zira Ramazan rûhâniyetini bütün bir yıla yayabilmek, Rabbimizʼe fiilî şükrümüzün, en güzel bir ifadesi olacaktır.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altınoluk Dergisi, Sayı: 365

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.