Ramazan’da Neler Yapılır?

Ramazan ayında neler yapılır? Ramazan’da yapılacak ibadetler nelerdir? Ramazan’da 30 güne, 30 altın tavsiye...

Ramazan’da yapılması tavsiye edilen ameller:

RAMAZAN’DA YAPILACAK 30 ŞEY

  1. Bütün Azalarına Oruç Tuttur

Oruç, içimizdeki nefis canavarını zabt u rabt altına alan ve böylelikle insanın derûnundaki merhamet ve şefkat duygularının inkişâfını sağlayan rûhî bir disiplindir. Orucun Hak katında makbûl olması için mîdenin açlığına ilâveten dil, göz, kulak gibi diğer uzuvlara da oruç tutturulmalıdır.

  1. Muhtaçları Sevindir

Ramazan’da yoksul, yetim, kimsesiz, çaresiz, hasta ve muhtaçların gözetilmesi, yüreklerin böyle kimselere uzanması ve onlarla bir gönül beraberliği yaşanması Ramazan-ı Şerîf’in fazîletini yücelten en mühim müessirlerdendir. Zîrâ bu ibâdetler, yâni ehline verilen zekât ve sadaka gibi amel-i sâlihler, Cenâb-ı Hakk’ın afv ü mağfiretini coşturur. Feyiz ve bereketlere gark eder. Rahmet-i ilâhiyyenin kapılarını aralar. Azâbın yolunu kapatır. İnâyet-i ilâhiyye kapılarını açar.

  1. Sükûtunu Artır

Oruçlu iken ağza bir şey girmemesine dikkat edildiği gibi ağızdan çıkan her kelimeye de dikkat edilmelidir. Lisânımız rahmet dili olmalı ki kalplere saplanan bir diken olmasın. Gıybet sebebiyle de mânen insan eti yiyerek haramla iftar edilmemelidir. (Hucurât, 12)

  1. Tefekkürünü Artır

Allah Teâlâ kullarından, gerek îmânın, gerekse ibâdetlerin yüksek bir şuur ve idrâk içinde tezâhürünü istemektedir. Bu da ancak ilâhî azamet ve kudret akışlarını tefekkür ile mümkündür. Tefekkürde derinleşmek ve böylece rûhu inkişâf ettirmek, kulun en mühim mes’ûliyetlerinden biridir. Böylece ibâdetlerde huşûya, kalbin rikkat kazanmasına, muâmelâtta nezâkete ve ahlâkta kemâle erebilmek mümkün olacaktır.

  1. Zikrini Artır

Ramazan Ayında Rabbimizi zikretmeye daha çok önem verilmelidir. Âyet-i kerîmede buyrulur: “Kendi kendine, yalvararak ve ürpererek, yüksek olmayan bir sesle, sabah-akşam Rabbini an. Gâfillerden olma!” (el- A’râf, 205) Bu konuda Allâh Resûlü şöyle buyurur: “Allâh’ı sevmenin alâmeti, Allâh Teâlâ’yı zikretmeyi sevmektir.” (Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, II, 52)

  1. Beş Vakit Namazı Camide Kıl

Hz. Peygamber (s.a.s.) cemaatle namaz kılma husûsunda ileri sürülen hiçbir mâzereti kabûl etmemiş, Müslümanların hâllerini ve şartlarını ezâna göre ayarlamalarını istemiştir.

Nitekim Abdullâh bin Ümm-i Mektûm (r.a.) Resûlullâh’a (s.a.s.) gelerek: “–Yâ Resûlallâh! Gözlerim görmüyor ve evim de câmiye uzak. Bir kılavuzum var, o da bana yardımcı olmuyor. Namazı evimde kılmama izin verir misiniz?” diye sordu. Efendimiz (s.a.s.): “–Ezânı duyuyor musun?” diye sordu ve “–Evet” cevâbını alınca: “–Senin için (cemaate gelmemen husûsunda) bir ruhsat bulamıyorum.” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Salât, 46/552)

  1. Teravih Namazı Kıl

Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Kim Ramazan’ın faziletine inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek terâvih namazını kılarsa, geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhârî, Îmân 37; Müslim, Müsâfirîn 173, 174.)

Yine Peygamber (s.a.s.) Efendimiz buyurur: “Allâh Teâlâ Ramazan’da orucu farz kıldı, ben de (terâvîh) namazını sünnet kıldım.” (İbn-i Mâce, Salât, 173)

  1. İftar Ver

Ramazan’da bir oruçluyu iftar ettirmenin ecri büyüktür. İftarı verme hususunda Zeyd İbni Hâlid el-Cühenî’den (r.a.) rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Kim bir oruçluyu iftar ettirirse, oruçlu kadar sevap kazanır. Oruçlunun sevabından da hiçbir şey eksilmez.” (Tirmizî, Savm 82)

  1. Umre Yap

İmkânı olanlar için Ramazan ayı içerisinde umre yapmak çok faziletlidir.

Nitekim Abdullah İbni Abbâs’tan (r.a.) rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Ramazan ayında yapılan umre, tam bir hac sayılır, yahut  da benimle birlikte yapılmış bir haccın yerini tutar.” (Buhârî, Umre 4)

  1. İftariyelik Dağıt

Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Kim bu ayda bir oruçluya iftar verirse, bu onun günahlarının bağışlanmasına, cehennem azâbından kurtulmasına ve kendi mükâfatından hiçbir şey eksilmeden bir oruç tutma sevâbına daha nâil olmasına vesîle olur.” Bunu işiten sahâbîler: “–Ey Allâh’ın Elçisi! Hepimiz bir oruçluyu doyuracak kadar yiyeceğe sahip değiliz.” dediler. Resûlullah (s.a.s.) Efendimiz bunun üzerine: “–Kim bir oruçluyu bir hurma ile veya içecek su ile veya tadımlık bir süt ile iftar ettirirse, Allah ona bu sevâbı verir.” buyurdu. (Ali el-Müttakî, VIII, 477/23714)

  1. Bir Yetim Sevindir

Resûlullah (s.a.s.), üç yetim yavrunun ihtiyaçlarını karşılayan kişinin, gecelerini ibadet, gündüzlerini oruçla geçiren ve her şeyini fedâ ederek gece-gündüz Allah yolunda koşan kişi gibi sevap kazanacağını beyan etmiştir. (İbn-i Mâce, Edeb, 6)

Yine şöyle buyurmuştur: “Bir kimse, Müslümanların arasında bulunan bir yetimi alarak yedirip içirmek üzere evine götürürse, affedilmeyecek bir suç işlemediği takdirde, Allah Teâlâ onu mutlakâ cennete koyar.” (Tirmizî, Birr, 14/1917) “Bir kimse sırf Allah rızâsı için bir yetimin başını okşarsa elinin dokunduğu her saç teline karşılık ona sevap yazılır…” (Ahmed, V, 250)

  1. Sahurları İhmal Etme

Hz. Enes’ten (r.a.) rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Sahur yapınız, zira sahurda bolluk-bereket vardır.” (Buhârî, Savm 20; Müslim, Sıyâm 45)

  1. Kur’an Hatmi Yap

Peygamber (s.a.s.) Efendimiz, bilhassa Ramazan ayında Kur’ân-ı Kerîm’e daha fazla ehemmiyet verirdi. Dostu Cebrâil (a.s.) ile bu ayda her gece Kur’ân-ı Kerîm’i mukàbele ederlerdi. Vefâtından önceki Ramazan’da ise bu mukàbeleyi iki kere yapmışlardı. (Bkz. Müslim, Fedâil 50.)

Resûlullah (s.a.s.), Kur’ân-ı Kerîm’i, Cebrâil’den (s.a.s.) sonra bâzı sahâbîleriyle de mukàbele ederdi. (Ahmed, I, 405)

  1. Duanı Artır

İbâdetlerin özü olan duâ, kulun benliğinden sıyrılarak Rabbine sığınmasıdır. Allâh ile kul arasında en mühim bir mânevî bağ durumundadır. Bu bağı koparanlar, Hak katındaki değerlerini de zâyi etmiş olurlar. Ramazan ayında bilhassa gecelerde ve oruçlu iken rabbimize yalvarmalı ve ona sığınmalıyız.

Nitekim âyet-i kerîmede buyrulur: “(Resûlüm!) De ki: Sizin (kulluk ve) yalvarmanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin?” (el-Furkân, 77)

  1. İftar Davetine Git

Hz. Peygamber (s.a.s.): “Müslümanın Müslüman üzerinde altı hakkı vardır” buyurdu. Ashab'ın bunların neler olduğunu sormaları üzerine şöyle devam etti: “Karşılaştığın zaman ona selâm ver; seni davet ettiği zaman davetine git; senden öğüt istediği zaman ona öğüt ver: aksırdığı zaman “elhamdülillah” derse yerhamükellah (Allah sana rahmet etsin!) de; hasta olduğu zaman onu ziyaret et, öldüğü zaman cenazesinde bulun." (Tirmizî, Edeb,1; Nesâî, Cenâiz, 52; İbn Mâce, Cenâiz. 1)

  1. Teheccüd Kıl

Allah Teâlâ, teheccüd namazını Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’e husûsî olarak farz kılmıştır. Bizler de Ramazan-ı Şerif içerisinde sahura kalktığımızda en az 2 rekat teheccüd namazı kılmaya gayret etmeliyiz. Nitekim âyet-i kerîmede şöyle buyrulur: “Gecenin bir kısmında da sâdece sana mahsus bir fazlalık olmak üzere Kur’ân ile teheccüd namazı kıl. Umulur ki Rabbin seni Makâm-ı Mahmûda eriştirir.” (el-İsrâ 17/79)

Teheccüd namazı ile ilgili Resûlullâh (s.a.s.) buyurdular: “Gece namazına devam ediniz. Zira bu sizden önceki salihlerin ibadetidir. Çünkü gece ibadeti, Allah’a yakınlık günahlara kefaret olup insanı bedeni hastalıklardan korur ve günahlardan uzaklaştırır.” (Tirmizi, Deavât, 101)

  1. İtikâfa Gir

İbni Ömer (r.a.) şöyle dedi: Resûlullah (s.a.s.) Ramazan’ın son on gününde i’tikâfa çekilirdi. (Buhârî, İ’tikâf 1, 6; Müslim, İ’tikâf 1-4.)

Hz. Ayşe’den (r.a.) rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.s.) vefat edinceye kadar Ramazan’ın son on gününde itikâfa girmiştir. Vefatından sonra eşleri itikâfa girmeye devam ettiler. (Buhârî, İ’tikâf 1; Müslim, İ’tikâf 5.)

  1. Küsleri Barıştır

Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in beyânına göre; pazartesi ve perşembe günleri kulların yaptıkları işler Allah Teâlâ’ya arz edilir. Din kardeşi ile arasında düşmanlık bulunan kişi hâricinde, Allâh’a şirk koşmayan her kulun günahları affedilir. Meleklere; “Şu iki kişinin af edilmesini birbirleriyle barışıncaya kadar erteleyin!” diye tembih edilir. (Müslim, Birr, 35-36; Ebû Dâvud, Edeb, 47)

İslâm kardeşliğini zedelemenin, Allâh’ın merhametinden mahrum bırakan ağır bir îman zaafı olduğu da âyet-i kerîmelerde şöyle ifâde buyrulur: “Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki esirgenesiniz.” (el-Hucurât, 10) “…Siz (gerçek) mü’minler iseniz Allah’tan korkun, (mü’min kardeşleriniz ile) aranızı düzeltin, Allah ve Rasûlü’ne itaat edin.” (el-Enfâl, 1)

  1. Her Güne Bir Sadaka Ver

Bir adam Hz. Peygamber’e (s.a.s.) gelerek: “-Yâ Resûlallâh! Hangi sadaka ecir bakımından daha büyüktür?” diye sordu. Allâh Resûlü (s.a.s.): “-Ramazan-ı Şerîf’de verilen sadaka…” (Tirmizî) buyurdular.

  1. İftar Açmakta Acele Et

İftar açarken acele etmek gerekir. Nitekim Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Allah Teâlâ şöyle buyurdu: Kullarımın bana en sevgili olanı, oruç açmakta acele davranandır.” (Tirmizî, Savm 13)

  1. Salat ü Selamı Artır

Ahirette Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’e yakın olmak için her daim salavat getirmelidir.  Ramazan-ı Şerif’te salavatlarımızı çoğaltabiliriz. Nitekim ayet-i kerîmede buyrulur: “Şüphesiz ki Allâh ve melekleri, Peygamber’e çokça salât ederler. Ey müminler! Siz de O’na salevât getirin ve tam bir teslimiyetle selâm verin!” (el-Ahzâb, 56)

Abdullah bin Mesud’dan (r.a.) rivâyet edildiğine göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kıyâmet günü insanların bana en yakın olanı, bana en çok salât ü selâm getirenidir.” (Tirmizî, Vitir, 21/484)

  1. İşlediğin Hayırla Sevin

Hz. Peygamber (s.a.s.) Efendimiz, sahip olduğu şeyleri sadaka olarak verme husûsunda hiçbir insana benzemezdi. O’nun sadaka verişi, fakîrlikten korkmazcasına bir verişti. Sadaka vermek, kendisi için en büyük bir hazdı. O’nun vermekten duyduğu sevinç, ihtiyacı olup da O’ndan alanın duyduğu sevinçten kat kat daha fazlaydı. Hayır işlemede insanların en cömerdiydi. Sağ eli bereket saçan bir rüzgâr gibiydi. Bir ihtiyaç sahibi, O’na derdinden söz açtığı zaman çok duygulanır, onu kendisine tercîh eder, bazen yemeğini, bazen de üzerindeki elbisesini verirdi.

  1. Son On Geceyi İhya Et

Aişe validemiz şöyle dedi: “Ramazan ayının son on günü gelince, Resûlullah geceleri ibadetle ihyâ eder, ailesini uyandırır, kulluğa soyunup paçaları sıvardı.” (Buhârî, Leyletü’l-kadr 5)

  1. Çocukları Oruca Alıştır

Ramazan’da çocuklarımızı oruca alıştırmakla ilgili bir gündemimiz de olmalı. Bu konuda insanımızın zaman içerisinde bulduğu uygulamalardan faydalanabiliriz. Mesela çocuklarımıza tekne orucu tutturabiliriz. Anadolu’da eskiden Ramazan ayında oruç tutan yaşlılar ve çocukların, zorlandıkları durumlarda mutfaklardaki büyük ekmek teknesinin arkasına geçerek yemek yiyip, oruçlarına kaldıkları yerden devam ederler, buna da “Tekne Orucu” derlerdi. Yine mesela çocukların oruçlarını satın alarak onları teşvik etmek ve sevindirmek de oruca ısınmalarına vesile olacaktır.

  1. Tevbeni Artır

Ramazan ayı af ve mağfiret ayıdır. Ramazân-ı Şerîf’i lâyıkıyla ihyâ edenler, sayısız nîmetlere nâil olurlar. Ona duyarsız kalanlar ise, dehşetli bir mahrûmiyete dûçâr olurlar.

Zîrâ hadîs-i şerîfte Peygamber (s.a.s.) Efendimiz şöyle buyurur: “Cebrâîl Aleyhisselam bana göründü ve; «Ramazan’a erişip de günahları affedilmeyen kimse rahmetten uzak olsun!» dedi. Ben de «Âmîn!» dedim…” (Hâkim, IV, 170/7256; Tirmizî, Deavât, 100/3545) Yine Hz. Peygamber (s.a.s.): “Ben, günde yüz kere istiğfâr ederim…” (Müslim, Zikir, 42) buyurmuşlardır.

  1. Bayramın, Başkasına Bayram Olsun

Gerçek bayram, geniş bir rahmet ve ğufrân iklîmi, sonsuz bir afva mazhar olan müslümanların derin bir îmân heyecanı içinde birbirleriyle kaynaştığı muhteşem hâtırâlarla dolu mübârek bir gün olmalıdır. Bayram, büyük-küçük, muzdarip-sıhhatli, zengin ve fakîrin müşterek bir sürûr günüdür. Onların hepsinin memnûn olması, bayramların gerçek mânâsının yaşanması ile mümkündür. Bu îtibarla bayram, yaradandan ötürü bütün mahlûkâta sevgi, şefkat, nezâket ve muâvenete vesîle olan bir gündür. Rabbimiz, dünyâ hayatını bizler için bir Ramazan-ı Şerîf eyleyip kıyâmet sabahını hakîkî bir bayram eylesin!

  1. Fitre Ver

Ramazan Bayramı’na yetişen ve temel ihtiyaçlarının dışında belli bir miktar mala sahip olan Müslümanların kendileri ve velâyetleri altındaki kişiler için yerine getirmekle yükümlü bulundukları mâlî ibadete fitre denir. Ramazan ayı içinde fitreleri vermek gerekir.

Abdullah İbn Ömer’den (r.a.) şöyle dediği nakledilmiştir: “Hz. Peygamber fıtır sadakasını (fitreyi) köle, erkek, kadın, küçük ve büyüklere farz kılmış ve insanlar (bayram) namazına çıkmadan önce verilmesini emretmiştir.” (Buhârî, Zekât, 76; Müslim, Zekât, 12 .)

  1. İnfakını Artır

İbni Abbâs (r.a.) şöyle dedi: “Rasûllullah insanların en cömerdi idi. Onun en cömert olduğu anlar da Ramazan’da Cebrâil Aleyhisselam’ın, kendisi ile buluştuğu zamanlardı. Cebrâil Aleyhisselam, Ramazan’ın her gecesinde Hz. Peygamber ile buluşur, (karşılıklı) Kur’an okurlardı. Bundan dolayı Rasûlullah, Cebrâil Aleyhisselam ile buluştuğunda, esmek için engel tanımayan bereketli rüzgârdan daha cömert davranırdı.” (Buhârî, Bedü’l-vahy 5, 6, Savm 7, Menâkıb 23, Bed’ul-halk 6, Fezâilü’l-Kur’ân 7, Edeb 39)

  1. Orucunu Zedeleme

Allah Resûlü (s.a.s.) bir gün: “–Oruç, oruçluya yakışmayan şeylerle (nefsânî arzularla) zedelenmedikçe (tutan için) bir kalkandır.” buyurdu. Ashâb-ı kiram: “–(Oruçlu) onu ne ile zedeler?” diye sorunca Resûl-i Ekrem (s.a.s.): “–Yalan ve gıybetle… (yani diliyle…)” cevabını verdiler. (Nesâî, Sıyâm, 43)

Yine Rasûlullah (s.a.s.) buyurur: “Oruç tutan kimse; yalan, dolan ve bu gibi şeylere başvurmamalıdır. (Zira) insanları (sadece) yemek ve içmekten alıkoyacak bir oruca Cenâb-ı Hakk’ın ihtiyacı yoktur.” (Buhârî, Kitâbu’s-Savm; Tirmizî, Bâbu’s-Savm; Ebû Dâvûd, Savm, 236; İbn-i Mâce, 122)

  1. İhlasını Artır

İbâdetlerin kemâlini artıran; kalp temizliği, niyet berraklığı ve samîmiyettir. Nefsânî menfaat düşüncelerinin karıştığı, Hak rızâsından gayrı gâyelerin ortak edildiği ibâdetlerden bir hayır umulamaz.

Nitekim bir hadîs-i şerîfte şöyle buyrulur: “Nice oruç tutanlar vardır ki orucundan kendisine kuru bir açlıktan başka bir şey kalmaz! Geceleri nice namaz (terâvih ve teheccüd) kılanlar vardır ki, namazlarından kendilerine kalan, yalnız uykusuzluktur.” (İbn-i Mâce, Sıyâm, 21)

Kaynak: Altınoluk Dergisi, Sayı: 399

İslam ve İhsan

ORUÇ NEDİR? ORUCUN FAYDALARI NELERDİR?

Oruç Nedir? Orucun Faydaları Nelerdir?

RAMAZAN VE ORUCUN FAZİLETİ

Ramazan ve Orucun Fazileti

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.