Ramazan'da Öfke Kontrolü İçin 6 Tavsiye

Ramazan ayının psikolojik etkilerini anlatan Uzman Psikolog Mahir Efe Falay, bu ayda öfke kontrolünün önemli olduğunu belirterek 'öfke kontrolü' için 6 tavsiyede bulundu.

Öfkeyle başa çıkmanın ve öfkeyi kontrol etmenin en yararlı yollarından biri konuşmadır. Bu sayede oluşabilecek öfke patlamalarına daha oluşmadan ve zarar vermeden müdahale edebilir.

NEFES ALIP VERİRKEN DİKKAT!

Öfkemizin yükseldiğini fark ettiğimiz durumlarda soluk alışverişlerimize son derece dikkat edelim. Nefes alırken 5'e kadar sayalım, o nefesi verirken de 10'a kadar sayalım. Dikkati içe ve içeride olan bitene döndürmek dışarıdaki bizim öfkelenmemize neden olan şeyi görmememizi sağlar.

Yine aynı öfkemizin yükseldiği durumlarda, içimizden sadece sayalım. Biz 50'ye kadar saymaya odaklanmışken hem dikkatimiz içimize dönüp öfkeye neden olan şeyden uzaklaşır, hem de saydığımız her sayıyla içimize bir huzur bulutu yayılır. O huzur bizi bir sonra yapabileceğimiz ve sonradan pişmanlık duyabileceğimiz tepkiden uzak tutar.

SİZİ ÖFKELENDİREN ŞEYLERDEN KAÇININ

Günlük hayatımızda normal şartlar altında öfkelenmemize yol açabilecek şeyleri mutlaka iyi biliyoruzdur. İşte artık en azından bu bir ay için onlardan uzak durma zamanı geldi. Belki hepsinden aynı anda uzak durmak mümkün olmayabilir. Ama ne kadarından uzak dursak o kadar iyidir.

Ramazan'da öfke açlığa, susuzluğa, sıcağa ve sigarasızlığa bağlı olarak normalden 1-2 seviye fazla olabilecek. Ancak bu durum bir geçiş sürecinin sonucudur ve geçişli her şeyde olduğu gibi, alışınca öfke kontrol edilebilir bir düzeye geriler. Öfke gerileyince kontrol edilebilince kendimiz ve etrafımız üzülmez.

Eğer ne yaparsak yapalım dizginleyemediğimiz bir öfkemiz varsa ve bunun yüzünden camlar çerçeveler iniyor veya daha kötüsü kalpler kırılıyorsa bence duralım düşünelim. Sonuç itibariyle Ramazan ayı açlığın ve susuzluğun yanında derin bir maneviyatı olan bir aydır.

Kaynak: Yeni Şafak

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.