Ramazan'ın İlk 10 Günü 'rahmet Günleri'

Rasulullâh’ın ramazanın ilk on gününü “rahmet günleri” isimlendirmesi önemli. Ramazan'ın ilk günleri bu ayın genelini; bu ay, yılımızı belki ömrümüzü etkileyecektir. Bu Ramazan bir farkındalık oluşturalım ve Ramazan'ı değerlendirelim, böylece Ramazan'la değer kazanalım, rahmet ikliminde yolculuğa çıkalım.

ZAMANIN SAHİBİ ALLAH

Üç aylar duasına Rabbimiz icabet etmiş ve ömrü olan için yeni bir amazan yine bir Ramazan gelmiş oluyor.

30 günlük her bir zaman dilimi olarak her ‘ay’ı dua ile karşılıyor Efendimiz sallallâhu aleyhi ve sellem. Ramazan'a üç ay öncesinden özel dua ile başlarken, Ramazan hilalini yine dua ile karşılayalım. Zamanı iyi değerlendirmek üzere bir niyet beyanı ortaya koyalım ve Ramazan'ın ilk günü itibariyle de bu niyetin ve iradenin işareti olarak Allahın razı olacağı amellerle bu iddiamızı bu niyetimizi gösterelim. Kelimei şehadetin göstergesi bir hayat.. şâhid olunan şâhidlerin şehâdetine konu olan bir davranış çabası…

Peygamberimizin (s); “Evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu ateşten kurtuluştur” (Beyhaki, Şuabu’l-İman 3/306) buyurduğu rahmet, mağfiret ve kurtuluş ayı Ramazan-ı Şerif, sana, bana, bizlere, ailemize, ülkemize ve İslâm âlemine rahmet olur inşallah.

Ramazan'ın ilk günleri bu ayın genelini; bu ay, yılımızı belki ömrümüzü etkileyecektir. Rasulullâh’ın Ramazanın ilk on gününü “rahmet günleri” isimlendirmesi önemli.

Bu Ramazan bir farkındalık oluşturalım ve Ramazan'ı değerlendirelim, böylece Ramazan'la değer kazanalım, rahmet ikliminde yolculuğa çıkalım. Rahmet sahibinin gösterdiği yolda, rahmet peygamberimizin önderliğinde yol bulmaya, rahmet ümmetinin bir ferdi olarak yük olan değil, yük alan, değer katan bir rahmet insanı olarak çalışalım.

RAMAZAN'IN İLK GÜNLERİ: RAHMET GÜNLERİ

Rahmet sözlükte, acıma, sevme, şefkat etme, rikkat (yufka yüreklik, acıma ve incelik) sahibi olma, ihsan etme ve bağışlama gibi anlamlara gelir.

Rahmet, Allah için kullanıldığı zaman, ihsan ve lütuf; insanlar için kullanıldığı zaman ise acıma, bağış ve kalp yumuşaklığı kastedilir.

Kur’an, Allah’ı tanıtırken öncelikle O’nun Rahmân ve Rahîm oluşundan söz eder. Allah’ın rahmet özelliği ile ilgili olarak Esmâ-i Hüsnâ’ da otuza yakın isim geçmektedir. Rabbimizin kullar hakkında en çok işleyen ve en belirgin özelliği rahmettir. Allah’ın kullarına gazap etmesi veya onları cezalandırması bir şarta bağlı iken, rahmet sıfatı herhangi şarta bağlı değildir. Allah’ın rahmeti bütün yaratıklar hakkında geneldir. “O kendisi için rahmeti yazmış (farz kılmış) tır.” (En’am 12)

Allah’ın rahmeti O’nun Rahman isminin bir tecellisi olarak biz istesek de istemesek de; layık olsak da olmasak da kuşatır bizi. Rahim ise daha ziyade liyakate bakar.

Allah’ın rahmeti hayatımızın her yönünü kuşatmıştır. Hayat ve hayatı devam ettiren araçlar, bağışta bulunma ve rızıklandırma, kabiliyet ve irade verme, organlar ve yiyecekler, içecekler ve yerler, üzerinde olanlar ve gökler hepsi o geniş rahmetin neticesidir. Allah, rahmetini bir an kaldırsa yeryüzünde yaşanmaz. Hayat sona erer.

Rahman ve Rahim olan, merhametlilerin en merhametlisi Allah (cc) ‘rahmetim gazabımı geçti’ fermanıyla bizleri sevindirirken; Alemlere rahmet olarak gönderdiği Rasulü (sav) ‘Yer yüzündekilere merhamet edin ki, gök yüzündekiler de size merhamet etsin’ emriyle bizleri müjdeliyor.

“İnsanı Rahman yaratır.”

Semâyı Rahman yükseltir, ölçüyü Rahman koyar.

Rahmet ve merhamet yaratılış genlerine konmuştur insanın.

Kur’an’ı Rahman öğretir.

Kur’an’a Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla başlanır.

Her işe Rahman ve Rahim olanın adıyla başlanır.

Bismillahirrahmanirrahim”in bir müslümanın hayatında bu ölçüde yoğun olarak var olması, bir terbiye hassasiyetinden ayrı düşünülebilir mi?

Su içerken, yemek yerken, ayakkabımızı giyerken, eve girerken, evden çıkarken, iş yerimizin kapısını açarken, yazıya – söze başlarken, bebeğin kundağını sararken, kurbanın boğazına bıçağı çalarken...

Rahman ve Rahim olana kalbimizi raptederek...

Önce kendi dünyamızı sonra evimizden başlayarak dış dünyayı “Rahmet Peygamberi”nin iz’ine çağırmak için, özelde Müslüman ferdin, genelde İslam ümmetinin rahmet yüklü olması gerekiyor. Rahmet ikliminde yaşadığımız bu günlerde, Rahmet sağanaklarının üzerimize yağması için, Allah’ın rahmetine karşı bizlerin üzerine düşen birtakım görevler ve sorumluluklar vardır.

Öncelikle O’nu hakkıyla tanımalıyız. Ona olan imanımızı güçlendirmeliyiz.

Allah’ı önce kendimiz rahmet sahibi olarak tanıyacağız. O’nun rahmeti olmadan biz hiçbir şeye sahip olamayız. O’nun nimetlerini saymakla bitiremeyiz. O’nun rahmetiyle yaşıyor, O’na kulluk etmeye çalışıyoruz. O’nun af ve rahmetiyle cennete girmeyi arzuluyoruz. Hiçbir insan O’nun rahmeti olmadan cennete giremeyecektir. Bütün bu nimetlere karşılık şükreden bir kul olmalıyız. Hayatımızı şükür üzere bina etmeliyiz. Şükür sadece sözle yapılan bir ibadet değildir. Gerçek şükür bedenle, azalarla ve hayatın her alanında O’na kul olarak yapılır.

Onun en büyük rahmeti olan Kur’an’ı anlayarak ve üzerinde düşünerek okumalıyız.

Hayatımızı bütün yönleriyle Kur’an’a göre düzenlemeliyiz. O’nu diğer insanların da tanıması için çaba harcamalıyız. Öncelikle ana, baba, evlat ve dostlarımızı Kur’an nimetiyle tanıştırmalıyız. İnsanlara Allah’ı tanıtırken öncelikle rahmet sıfatı ile tanıtmalıyız. İnsanlara Allah’ı sevdirmeli, O’nu öcü olarak, cayır cayır yakan, cehenneme atan, cezalandıran ve taş yapan olarak tanıtmamalıyız. Bu konuda Peygamberimizin şu sözünü unutmamalıyız:

DİNİ GERÇEKTEN KAVRAYAN KİMSE

“Size gerçek fakihi (dini kavrayan kimseyi) haber vereyim mi?

Gerçek fakih:

1-İnsanları Allah’ın rahmetinden ümitsizliğe düşürmeyen,

2-Onlara, Allah’a isyan hususlarında kolaylık tanımayan,

3-Onları Allah’ın azabından emin kılmayan,

4-Kur’an’ı başka kaynaklara meylederek terk etmeyendir. Şüphesiz ki kendisinde ilim olmayan ibadette, kendisinde anlama olmayan ilimde, kendisinde düşünce olmayan okuma da hiçbir hayır yoktur.” (Dârimî)

Kur’an birçok ayette Allah’ın rahmet özelliğini ve bunun insanlar üzerindeki yansımalarını anlatır. Allah’ı bu yönüyle tanıtmamız insanların kalplerini yumuşatacak ve onları Allah’a kulluğa yöneltecektir.

ALLAH'IN KULLARINA KARŞI MERHAMETLİ OLMALIYIZ

Kur’an’ın hayat programı ve nizamı olması için elimizden gelen bütün gayreti göstermeliyiz. Allah’ın kullarına karşı merhametli olmalıyız. Onları Allah’ın en büyük rahmeti olan Kur’an’la ve Hz.Peygamberle tanıştırmalıyız. Hz. Muhammed’den başka gerçek önder ve rehber olmadığını insanlara duyurmalıyız. Allah’a ve Rasülüne itaat eden mü’minleri dost edinip onlara şefkat ve rahmet kanatlarımızı germemiz gerekir. Mü’minlere karşı merhametli, kâfirlere karşı ise vakarlı ve şerefli olmamız gerekir.

Kur’an’a ve Hz. Muhammed’e düşman olanları dost edinmemeliyiz. Onlara karşı Kur’an’ın öngördüğü şekilde mücadele etmeliyiz. Allah’ın rahmeti hem dünya hayatını hem de ahireti kuşatır. Kıyamet günü yüzleri ağaranlara gelince onlar Allah’ın rahmetinde olacaklardır. Onlar orada ebedi kalacaklardır.” (Âl-i İmran 107) Allah insanlara rasgele rahmet etmez. Kulların da bazı görev ve sorumlulukları yerine getirmeleri gerekir. Allah her şeyi belli bir yasaya bağlamıştır. Buna “sünnetullah” denir. Rahmetinin gelmesi de bazı kurallara bağlıdır.

Bunları Allah’ın en büyük rahmeti olan Kur’an’dan on günün her birinde uygulamak üzere öğrenmeye çalışalım.

ALLAH KİMLERE RAHMET EDER?

1-Allah, iyiliği emredip kötülüklerden sakındıran, namazı kılıp zekâtı veren ve Allah’a ve Rasulüne itaat edenlere rahmetini indirir.

2-Allah Kur’an okunurken susup dinleyenlere, Kur’an’a uyan ve müttaki olanlara rahmet eder.

3-Allah istiğfar edenlere rahmet eder.

4-Allah dünya ve ahiret azabından korkan ve günahlardan sakınanlardan rahmetini esirgemez.

5-Müslüman kardeşlerinin aralarını düzeltenlere Allah rahmet eder.

Başlarına bir bela ve musibet geldiği zaman “ İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn” diyerek Allah’ı hatırlayanlara Allah rahmet eder.

6-Allah, iman edip hicret eden, kendi dinine sarılanlara ve kendi yolunda cihad edenlere, sabreden ve salihlerden olanlara rahmet eder.

7-Allah müşriklerden ve putlardan uzaklaşanlara, yeryüzünde fesat çıkarmayan, korku ve ümitle dua edenlere ve muhsinlere rahmet eder.

8-Allah peygamberin yanında yer alanlara rahmet eder.

9-Allah, Allah’a ve ahiret gününe iman edip infak edenlere rahmet eder.

10-Bir de iman edip birbirlerine sabrı ve merhameti tavsiye edenlerden olmak gerekir.

RAHMANIN KULLARININ ÖZELLİKLERİ

Bununla birlikte Rahmet sahibi Rabbimiz rahmet kitabının 25. suresinde Rahmân’ın kullarının özelliklerini anlatır. (Şimdi de elimizin altındaki, okuduğumuz zaman anlayabileceğimiz bir mealden bu özellikleri öğrenip, bizde var mı bunu öğrenelim. Rahmanın kullarının kimler olduğunu öğrendiysek, aşağıdan devam edelim)

Allah’ın rahmeti her şeyi kuşattığı halde bazı insanlar Allah’ın rahmetinden ümit keserler. Allah’ı hakkıyla tanıyamayan bu insanlar Allah’ın ayetlerine karşı önyargılı hareket ederler. Gerçeklere karşı kulaklarını, gözlerini ve kalplerini kapatırlar. Kur’an bu insanları şöyle niteliyor: “Allah’ın ayetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr eden kafirler Allah’ın rahmetinden ümit keserler.” (Ankebût 23) “Allah’ın rahmetinden ancak hak yoldan sapanlar ümit keserler.” (Hicr 56)

Âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed (s.a.v)’i de hayatı ve hadisleri ile tanımalıyız. O’nu imam ve rehber olarak tanımalı ve tanıtmalıyız. Kur’an’ın yanında mutlaka hadis okuma programı takip etmeliyiz. Hayatı yanlışlarla ve kusurlarla dolu olan insanların hayatını ve sözlerini öğrenmek ve öğretmek yerine Allah’ın koruması ve gözetimi altında olan Hz.Muhammed’i tanımak ve tanıtmak, Allah’ın rahmetine saygının en güzel ifadesidir. Çocuklarımıza ve sevdiklerimize Kur’an ve sünnet eğitimi vererek Allah’ın rahmetine şükretmiş olacağız. Ana-babamıza karşı da merhametli olmalıyız. Onlar da Allah’ın bize bir rahmetidir. Şirki, günahı ve isyanı emretmedikleri sürece onlara itaat etmeli, onların gönüllerini hoşnut etmeliyiz. Onlara rahmet ve şefkat kanatlarımızı germeliyiz. Onları üzecek hareket ve sözlerden uzak durmalıyız. Onları azarlamak, onlara “öf” bile demek Rabbimiz tarafından yasaklanmıştır.

Müslüman, insanlara merhametli davrandığı gibi hayvanlara da merhametli davranır. Rasulüllah’ın yanındakilerden bazıları:

“Ey Allah’ın Rasülü! Yani bize hayvanlara yaptığımız iyilikler için de sevap var mı?” dediler. Rasulullah (s.a.v) da:

“Evet! Her yaş ciğer (can) sahibi için bir sevap vardır” buyurdu.” Buhâri

RAMAZAN MEKTEBİ

Ramazan bir mekteptir… Rahmet dersleri bu mektebin ilk dersleri…

Rahmeti kuşanmak için önce kendimizi gözden geçirerek işe başlayalım. Farzedin kapımız çaldı… Cep telefonumuzdan mesaj sesi geldi… Karşıda Azrâil; “haydi süre doldu, vakit tamam, gidiyoruz” dedi. Hazır mıyız?

Mağaradakiler hadisinden öğrendiğimiz gibi Rabbimizin rahmetini kuşanacak, huzuruna çıkacak, O’nun güzel diyeceği, rahmet edeceği amellerimiz var mı heybemizde…

Yolda insanlara eziyet veren taşı kaldırmak sadakadır” buyurarak, bizleri yola karşı rahmetle yüklenmeye çağıran Peygamber Aleyhisselam’a ne kadar yakınız?

Tebessüm sadakadır” buyurarak, yüreğimizdeki rahmeti simamıza taşımamızı isteyen Allah Elçisi, yüzlerimize, gözlerimize ne kadar yansımaktadır?

Peygamberimiz, “Ramazan’a erişip de günahlarından - kirlerinden arınmadan çıkana yazıklar olsun” duasına “Amin” diyor. Sahi, Ramazan'ın yaklaşırken, bu Ramazan'a özel bir programımız var mı?

Rahmet kitabımızdan rahmet duasıyla bitirelim:

O yiğit gençler mağaraya sığınmışlar ve: “Rabbimiz! Bize tarafından bir rahmet ver ve bize, şu durumumuzdan bir kurtuluş yolu hazırla.” demişlerdi.” (Kehf 10)

Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize tarafından bir rahmet bağışla. Lütfu en bol olan sensin.” (Âl-i İmran 8) Âmîn.

Kaynak: Yunus Emre Sayan, Altınoluk Dergisi, Sayı: 387

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.