Rasûlulah'ın Kuşandığı Görünmez Zırh

Hadisleri

Peygamber Efendimizin Ebû Bekir radıyallahu ahn ile Medine-i Münevvere'ye hicret yolculuğunda onları koruyan Allah'ın kudret ve azametini gösterir.

Sürâka bin Cu’şum (r.a) şöyle anlatır:

“(Hicret kâfilesi Mudlic Oğulları sınırından geçtiği esnâda) Kureyş kâfirlerinin etrafa saldıkları elçileri bize geldi. Mekkeliler Rasûlullah (s.a.v) ile Ebû Bekir (r.a)’den her birini öldüren veya esîr eden kimse için ayrı ayrı mükâfat koyuyorlardı.

Kavmim Mudlic Oğulları’nın meclislerinden birinde oturuyordum. Onlardan biri gelip biz otururken başımızda durdu ve:

«‒Ey Sürâka! Biraz önce sâhilde karaltılar gördüm. Öyle zannediyorum ki onlar Muhammed ve ashâbıdır!» dedi.

O gördüğü karaltıların onlar olduğunu hemen anladım ve ona:

«‒Gördüklerin onlar değil. Sen, şimdi önümüzden geçen falan ile falanı görmüşsün! Kaybettikleri (develerini) arıyorlar.» dedim.

Sonra bir müddet daha orada kaldıktan sonra kalktım, eve gidip cariyeme, atımı alıp çıkarmasını ve tepenin arkasında beni beklemesini em­rettim. Ben de mızrağımı alarak evimin arka tarafından çıktım. Mızrağın demir ucunu aşağı çevirdim, üst tarafını da aşağıya doğru eğdim. Atımın yanına varıp üstüne bindim ve hızlandırdım. Seri bir şekilde gidiyordu. Nihayet Rasûlullah (s.a.v) ile arkadaşlarına yaklaştım. Bu esnada atım sürçtü ve beni yere attı. He­men kalkıp elimi ok torbasına uzattım. Okları çıkarıp, “Muhammed’le sahâbîlerine zarar verir miyim, veremez miyim?” diye fal baktım. Hoşlanmadığım netice (yânî zarar veremeyeceğim hususu) çıktı. Buna rağmen yine atıma bindim, fal oklarının âsî gelerek seri bir şekilde onlara yaklaştım. Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in Kur’ân okuyuşunu işitmeye başladım. O hiç sağına soluna bakmıyordu. Ebû Bekir (r.a) endişeyle sağa sola bakıp duruyordu.

PEYGAMBERİMİZİN YAZDIĞI EMÂNNÂME

O esnâda atı­mın iki ön ayağı yere battı, dizlerine kadar gömüldü. Ben de attan düştüm. Hayvanı kalkmaya zorladım, uğraştı ve zorla çıkardı ama neredeyse ayaklarını kurtaramayacaktı. Hayvan doğrulunca ayaklarının battığı yerden semâya doğru ateş dumanı gibi bir toz yükselip dağıldı. Hemen fal oklarını çektim, yine hoşlanmadığım şey çıktı. Bunun üzerine onlara nidâ ederek emân diledim. Durdular. Hemen atıma binip yanlarına vardım. Onlara ulaşmama mânî olan şeylerle karşılaşınca, Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in mutlakâ gâlip geleceği ve dîninin yayılacağı gönlüme düştü. O’na:

«‒Kavmin Sen’in başına diyet koydular» dedim. İnsanların onlara neler yapmak istediklerini tek tek haber verdim. Kendilerine yol azığı ve eşyası vermeyi teklif ettim fakat benden bir şey almadılar ve istemediler. Yalnız Rasûlullah (s.a.v):

«‒Bizimle alâkalı bilgileri sakla!» buyurdular.

O’ndan benim için bir emânnâme yaz­masını istedim. Hemen Âmir bin Füheyre’ye emretti, o da bir deri parçasına yazdı. Sonra Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) yollarına devam ettiler.” (Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr, 45)

Kaynak: Dr. Murat Kaya, Hz. Ebû Bekir'den 111 Hayat Ölçüsü, Erkam Yayınları, 2015