Rasulullah'a Bakış İman Meselesi
Altınoluk Dergisi, 379. sayısı “İşte Mü'minin "Amentü" Bütünlüğü” üst başlığında "Rasulullah'a Bakış İman Meselesi" kapağıyla çıktı. Derginin 32. yıl hediyesi Osman Nuri Topbaş Hocaefendi’nin “Ebediyet Yolculuğu” isimli kitabı.
"Vatandaşın biri cuma vakti minbere çıkıyor ve şunları söylüyor:
-Madem Peygamber’in sünnetine harfi harfine uymaktan söz ediyorsunuz. Peygamber yetimdi, hadi o sünnete de uyun. Annenizi öldürün, yetim kalın!
Bu işin geleceği yer maalesef burası idi. Yani çıldırma noktası. Akıl akıl diye Peygamber aleyhissalatü vesselamı akıl kantarına vurup, aklına sığmayanları atma hamlesinin aklın dümura uğraması ile sonuçlanması beklenmeli idi.
-Annenizi öldürün, yetim kalın!
Aman Allahım!
Hazreti Peygamber’in yetimliği ile annesini kaybetmiş bir insanın duygu bütünlüğü yaşaması ve “Peygamberim de yetimdi, bu benim için tesellidir” diye yüreğine taş basması, içindeki sancıyı dindirmesi mümkün iken, “Sünnete uyacaksan anneni öldür” çılgınlığına varmak...
Aman Allahım!
Çok basit bir şey oysa. Çok sade bir şey. Çok yalın bir şey.
Kur’an’a baksan O’nun hukukunu göreceksin.
Kelime-i tevhide baksan, “La ilahe illallah”ın hemen yanında “Muhammedün Rasulullah”ı okuyacaksın.
Yaradan’a kulak versen “Vemâ erselnâke- Seni göndermedik” in hemen yanında “İllâ – Ancak”a rastlayacaksın, onun peşinden de “Rahmeten lil âlemîn -Alemlere rahmet olarak”ı okuyacaksın.
Nasıl gözünü kapatır, kulağını kapatır, yüreğini kapatır ve içinde Rasulullah’ı azaltmaya kalkışırsın.
Yazık, çok yazık!
İçinde Rasulullah’ı azaltarak nasıl Müslüman olunur ki!
Ebubekir’den, Ömer’den, Osman’dan, Ali’den, Hamza’dan, Mus’ab’dan, Bilal’den... yani sahabe-i kiram denen o şanlı nesilden farklı olarak Rasulullah’a nasıl bakılır ki?
Birisi, “Rasulullah 63 yaşında irtihal-i dar-ı beka eyledi. Ben de bundan sonraki hayatımı toprağın içinde sürdüreyim” demiş. Sen böyle yapma, tamam, hayatı yer yüzünde devam ettir, ama o derin muhabbete de saygı duy. Kaldı ki o Allah dostu, toprağın içinde Yesevi dervişlerini yetiştirip, Rasulullah’ın nam-ı celilini uzak diyarlara duyurmayı başarmış.
Toprağın üstünde yüreğimize güve düşmesindense toprağın altında diri kalmak daha iyi değil mi?
Birisi “Rasulullah’ın karpuzu nasıl yediğini bilmiyorum, ben de karpuz yemeyeceğim” demiş. Sen öyle yapma istersen, karpuzu ye, ama birisinin harfi harfine Rasulullah’a uyma hassasiyetine de saygı duy.
Minbere çıkıp, bundan sonra bütün meyveleri öldürün diye çağrı yapma.
İnce bir iş bu. Gönül yaralayan bir iş. “Ya Rasulullah gönül koyarsa” diye içimizde yangın oluşturacak bir iş.
Yapmamak lazım. Ahiret var. Orada Rasulullah ile buluşmak var. Yüzyüze bakmak var. Livaülhamdin altında toplanıp toplanamamak var.
Ne diyelim, Allah istikametten ayırmasın bizleri.
Bu konuyu işledik bu sayıda. Rasulullah’a siper olanlar listesine adımız yazılırsa mutlu oluruz.
Sizleri Altınoluk’la başbaşa bırakıyoruz, sağlıcakla kalın, Allah’a emanet olun.
Hediye kitabımız dağıtılmaya başlandı. Ebediyet Yolculuğu... Okumaya başlayalım inşaallah. Birbirimize duyuralım."
Ayrıntılı Bilgi: www.altinoluk.com.tr
YORUMLAR